Son yıllarda ülkemizde yaşanan ekonomik krizin nedenleri konusunda ekonomistler ve politikacılar farklı gerekçeler ileri sürse de asıl neden küreselleşmeyle birlikte dünya kapitalizmine eklemlenen ekonomik yapımızın, kapitalist sistemin devrevi krizlerinden kendi payına düşeni alması ve yerel kriz dinamikleriyle de birlikte çoklu bir kriz dalgasının yaşanmasıdır.
Orta Vadeli Program Ne İçeriyor?
2013-2014 yılından itibaren, önceden uygulanmakta olan inşaat ve savunma sanayine dayalı sermaye birikimi sürecinin tıkanması, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve üstyapıda da eşanlı olarak otoriterizme yelken açılması, bugün yaşanan çoklu krizin kapılarını aralamıştı. Üstüne yaşanan pandemi dönemi ise krizin üstüne tüy dikmiş, egemen sermaye bloku (AKP-MHP) çareyi politika faizlerini indirerek, yandaş sermaye gruplarına aktarılacak ucuz krediler ve teşviklerle ekonomiyi canlandırma formülünde bulmuştu. Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, Eylül-2021’de tam bir yıl sürecek faiz indirimlerine başlamış, o dönemde % 19 seviyesinde olan politika faizi bir yıl sonunda % 8,5 seviyelerine kadar inmişti. Enflasyonun ve döviz kurunun kontrolden çıkması sonucu bu politikadan vazgeçilmiş, Nebati’nin yerine Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Şimşek politika faizini beş yüz baz puanlık artışlarla kademeli olarak bugünkü seviyesi olan % 50 seviyesine getirmişti.
Ne olduysa o tarihten sonra oldu!
Faiz indiriminin nimetlerinden yararlanan sermaye grupları olurken, faiz yükseltilmesi ve ekonomik daralmanın külfeti emekçi ve ezilen kesimlere yüklendi. Orta vadeli Programın Makroekonomik Hedefler Ve Politikalar bölümünde;
1. Büyüme
2. Yeşil Dönüşüm
3. İstihdam
4. Fiyat İstikrarı
5. Ödemeler Dengesi
6. Finansal İstikrar
7. Kamu Maliyesi
8. Merkezi Yönetim Bütçesi Ödenek Teklif Tavanları ve Bütçe Sürecine İlişkin Hususlar,
yer almakta ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için döviz kuru baskı altına alınıp, asgari ücret, maaşlar ve diğer ücretler reel olarak düşürülecek, tüketim harcamaları kısılarak finansal denge sağlanacak ve cari açık düşürülerek kamu maliyesi iyileştirilecekti. Gelinen aşamada, temel hedef olan enflasyonun düşürülmesi noktasında çok ağır adımlarla ilerleme sağlanabilmiş, sağlanan bu ilerleme de emekçi ve ezilenlerden sermaye blokuna transfer şeklinde olmuştur.
Eğitim Hakkı Saldırı Altında!
2024-2025 Eğitim Öğretim Yılının başladığı bugünlerde bütün alanlarda yaşanan ekonomik kriz en fazla eğitim alanını vurmuş, toplumun ezilen kesimleri ve emekçilerin çocukları ‘Eğitim Hakkı’nı kullanamaz hale gelmiştir.
Ekonomik krizin ağırlaşarak sürmesi nedeniyle eğitim masraflarının artması, ÇEDES ve benzeri projeler üzerinden eğitimi dinselleştirilmesi çabaları, laikliğe ve bilime aykırı müfredat değişiklikleri, öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezlerine (MESEM) yönlendirme girişimleri, Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) tartışmaları, çok sayıda bölgede taşımalı eğitime son verilmesi gibi konular bu eğitim yılının temel tartışma başlıkları arasında yer almaktadır.
2024-2025 eğitim-öğretim yılı başında öğrenciler ve veliler, artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıyadır. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz, eğitim giderlerini de ciddi anlamda katlamıştır. Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış uygulaması, kırtasiye ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artışlar, okul kıyafetleri, servis ücretleri vb. gibi temel okul ihtiyaçlarına gelen fahiş zamlar, öğrenci ailelerin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır. Bu durum, özellikle işçi, emekçi ve ezilenlerin ailelerinin eğitim masraflarını karşılamalarını zorlaştırmaktadır.
Okul Yemeği Elzemdir!
Eğitim ve öğretimde son yıllarda öne çıkan en önemli sorunlardan birisi de öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Türkiye’de çok sayıda öğrencinin okula kahvaltı yapmadan gittiği, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur.
Sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukların sadece büyüme ve gelişiminde değil, okul başarısı üzerinde de son derece etkili olduğu konusunda çok sayıda bilimsel araştırma vardır. Yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat süreleri kısalmakta, algılamaları azalmakta, zaman zaman öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları gelişebilmekte ve benzeri nedenlerden dolayı okul başarıları düşebilmektedir. Yetersiz beslenme, çocukların sağlıklı gelişimi ve öğrenme kapasiteleri üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Kamusal Eğitim, Hemen Şimdi!
Eğitim hakkı, her çocuğun temel bir anayasal hakkıdır ve bu hakkın ihlal edilmemesi için devletin acil adımlar atması gerekmektedir. Bunun için öncelikle tüm öğrencilerin eşit şartlarda ve ücretsiz olarak nitelikli eğitime erişim hakkının korunması için gerekli önlemler alınmalıdır. Eğitim materyallerinin fiyatlarının kontrol altına alınması, okul kayıt ücretlerinin kaldırılması ve eğitime erişimde yaşanan derin eşitsizliği ortadan kaldıracak politikalara öncelik verilmelidir. Eğitimde yaşanan eşitsizliklerin önüne geçmek için piyasacı eğitim anlayışı derhal terk edilmeli, eğitimin bütün kademelerinde kamusal eğitim anlayışı benimsenmelidir. Her çocuğun eşit ve nitelikli eğitim alabilmesi için;
-Okul ve kırtasiye masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır. Dar gelirli ailelerin eğitim masraflarını karşılayabilmesi için devlet desteği sağlanmalıdır. Özellikle ilköğretim seviyesinde her öğrenciye ücretsiz kırtasiye yardımı yapılmalıdır.
-Bütün eğitim kademelerinde öğrencilere ücretsiz yemek hizmeti sunulmalıdır. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, her adımın paralı hale geldiği bir eğitim sisteminde öğrencilerin, velilerin ve eğitim emekçilerinin taleplerini gerçekleştirmenin tek yolu, herkesin eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanmasının sağlanmasıdır. Ancak bu temel koşulun sağlanması için eğitim harcamalarının tamamı devlet tarafından karşılanmalı, yetersiz beslenmenin giderek arttığı günümüz koşullarında eğitimin bütün kademelerinde öğrencilere en az bir öğün yemek ve temiz su verilmelidir.
-Eğitim bütçesi acilen artırılmalıdır. Eğitim bütçesi başlangıç olarak en az iki kat artırılarak okullara daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Her okulun ihtiyaçları için bütçeden yeterli ödenek ayrılmalı, velilerden çeşitli adlar altında bağış toplanması yasaklanmalıdır.
-Okul alanlarının ticari faaliyetler için kiralanması ve kullandırılması uygulamalarına son verilmelidir. Eğitime yeterli bütçe ve okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmak sadece bir eğitim politikası meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
-Eğitimde kamu hizmeti anlayışı güçlendirilmeli ve kamusal eğitim politikaları benimsenmelidir. Eğitimin ticari bir faaliyet değil, toplumsal bir hak olduğu anlayışı benimsenmelidir. Devlet, öğrencilerin eğitim masraflarını üstlenerek toplumun farklı kesimlerinden çocukların eğitim hakkından mümkün olduğunca eşit koşullarda yararlanmasını sağlayacak adımlar atmalıdır. Kamusal eğitim, siyasal iktidarın ve bir bütün olarak devletin ekonomik ve demokratik talepleri karşılaması için zorlandığı, eğitim hizmetinin herkes için eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmasını ifade eden bir kavramdır. Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için eğitimin fiziksel ve ekonomik yönden de erişilebilir olması gerekir.
-Eğitim hakkının önündeki bütün fiziki ve yasal engeller kaldırılmalıdır. Çağdaş ve nitelikçe yeterli bir eğitim hakkından bahsedebilmemiz için eğitim; herkesi kapsamalı, yeterli sürede verilmeli, yaşam boyu ulaşılabilmeli, kamusal bir anlayışla parasız olmalı, içeriği çağdaş, bilimsel ve laik olmalı, resmi dil yanında diğer ana dillerde de yapılabilmelidir.
Eğitime erişim hakkını düzenleyen her türlü ulusal/uluslararası yasa/sözleşme, devletlere bu hakkın ayrım yapılmaksızın sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir. Örneğin, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinde “Taraf devletlerin, herkese eğitim hakkı sağlama yükümlülüğü vardır. Eğitimin insan kişiliğinin ve onurunun tam olarak gelişmesine ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmesine yönelik olarak verilmesi konusunda işbirliği yapmalıdır. Taraf devletler ayrıca herkesin özgürlükçü topluma etkili bir biçiminde katılmasını sağlayacak, bütün uluslar ile bütün ırksal, etnik ve dinsel gruplar arasında anlayışı, hoşgörüyü ve dostluğu geliştirecek ve BM’in barışın korunması için yaptığı faaliyetlerini ilerletecek bir eğitim verilmesi için çaba göstermelidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün gereğini altına imza atan bütün devletler yerine getirmek zorundadır.
Bu bağlamda bütün sol, sosyalist ve muhalefet güçleri eğitim hakkının tam olarak sağlanması için mücadele yürütmelidir.
Kaynaklar
Eğitimin Durumu Raporu-2024 Eğitim Sen.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdullah Damar
Ekonomik Krizin Ve Eğitime Yansımaları
Son yıllarda ülkemizde yaşanan ekonomik krizin nedenleri konusunda ekonomistler ve politikacılar farklı gerekçeler ileri sürse de asıl neden küreselleşmeyle birlikte dünya kapitalizmine eklemlenen ekonomik yapımızın, kapitalist sistemin devrevi krizlerinden kendi payına düşeni alması ve yerel kriz dinamikleriyle de birlikte çoklu bir kriz dalgasının yaşanmasıdır.
Orta Vadeli Program Ne İçeriyor?
2013-2014 yılından itibaren, önceden uygulanmakta olan inşaat ve savunma sanayine dayalı sermaye birikimi sürecinin tıkanması, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve üstyapıda da eşanlı olarak otoriterizme yelken açılması, bugün yaşanan çoklu krizin kapılarını aralamıştı. Üstüne yaşanan pandemi dönemi ise krizin üstüne tüy dikmiş, egemen sermaye bloku (AKP-MHP) çareyi politika faizlerini indirerek, yandaş sermaye gruplarına aktarılacak ucuz krediler ve teşviklerle ekonomiyi canlandırma formülünde bulmuştu. Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, Eylül-2021’de tam bir yıl sürecek faiz indirimlerine başlamış, o dönemde % 19 seviyesinde olan politika faizi bir yıl sonunda % 8,5 seviyelerine kadar inmişti. Enflasyonun ve döviz kurunun kontrolden çıkması sonucu bu politikadan vazgeçilmiş, Nebati’nin yerine Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Şimşek politika faizini beş yüz baz puanlık artışlarla kademeli olarak bugünkü seviyesi olan % 50 seviyesine getirmişti.
Ne olduysa o tarihten sonra oldu!
Faiz indiriminin nimetlerinden yararlanan sermaye grupları olurken, faiz yükseltilmesi ve ekonomik daralmanın külfeti emekçi ve ezilen kesimlere yüklendi. Orta vadeli Programın Makroekonomik Hedefler Ve Politikalar bölümünde;
1. Büyüme
2. Yeşil Dönüşüm
3. İstihdam
4. Fiyat İstikrarı
5. Ödemeler Dengesi
6. Finansal İstikrar
7. Kamu Maliyesi
8. Merkezi Yönetim Bütçesi Ödenek Teklif Tavanları ve Bütçe Sürecine İlişkin Hususlar,
yer almakta ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için döviz kuru baskı altına alınıp, asgari ücret, maaşlar ve diğer ücretler reel olarak düşürülecek, tüketim harcamaları kısılarak finansal denge sağlanacak ve cari açık düşürülerek kamu maliyesi iyileştirilecekti. Gelinen aşamada, temel hedef olan enflasyonun düşürülmesi noktasında çok ağır adımlarla ilerleme sağlanabilmiş, sağlanan bu ilerleme de emekçi ve ezilenlerden sermaye blokuna transfer şeklinde olmuştur.
Eğitim Hakkı Saldırı Altında!
2024-2025 Eğitim Öğretim Yılının başladığı bugünlerde bütün alanlarda yaşanan ekonomik kriz en fazla eğitim alanını vurmuş, toplumun ezilen kesimleri ve emekçilerin çocukları ‘Eğitim Hakkı’nı kullanamaz hale gelmiştir.
Ekonomik krizin ağırlaşarak sürmesi nedeniyle eğitim masraflarının artması, ÇEDES ve benzeri projeler üzerinden eğitimi dinselleştirilmesi çabaları, laikliğe ve bilime aykırı müfredat değişiklikleri, öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezlerine (MESEM) yönlendirme girişimleri, Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) tartışmaları, çok sayıda bölgede taşımalı eğitime son verilmesi gibi konular bu eğitim yılının temel tartışma başlıkları arasında yer almaktadır.
2024-2025 eğitim-öğretim yılı başında öğrenciler ve veliler, artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıyadır. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz, eğitim giderlerini de ciddi anlamda katlamıştır. Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış uygulaması, kırtasiye ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artışlar, okul kıyafetleri, servis ücretleri vb. gibi temel okul ihtiyaçlarına gelen fahiş zamlar, öğrenci ailelerin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır. Bu durum, özellikle işçi, emekçi ve ezilenlerin ailelerinin eğitim masraflarını karşılamalarını zorlaştırmaktadır.
Okul Yemeği Elzemdir!
Eğitim ve öğretimde son yıllarda öne çıkan en önemli sorunlardan birisi de öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Türkiye’de çok sayıda öğrencinin okula kahvaltı yapmadan gittiği, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur.
Sağlıklı beslenme alışkanlığının çocukların sadece büyüme ve gelişiminde değil, okul başarısı üzerinde de son derece etkili olduğu konusunda çok sayıda bilimsel araştırma vardır. Yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat süreleri kısalmakta, algılamaları azalmakta, zaman zaman öğrenme güçlüğü ve davranış bozuklukları gelişebilmekte ve benzeri nedenlerden dolayı okul başarıları düşebilmektedir. Yetersiz beslenme, çocukların sağlıklı gelişimi ve öğrenme kapasiteleri üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Kamusal Eğitim, Hemen Şimdi!
Eğitim hakkı, her çocuğun temel bir anayasal hakkıdır ve bu hakkın ihlal edilmemesi için devletin acil adımlar atması gerekmektedir. Bunun için öncelikle tüm öğrencilerin eşit şartlarda ve ücretsiz olarak nitelikli eğitime erişim hakkının korunması için gerekli önlemler alınmalıdır. Eğitim materyallerinin fiyatlarının kontrol altına alınması, okul kayıt ücretlerinin kaldırılması ve eğitime erişimde yaşanan derin eşitsizliği ortadan kaldıracak politikalara öncelik verilmelidir. Eğitimde yaşanan eşitsizliklerin önüne geçmek için piyasacı eğitim anlayışı derhal terk edilmeli, eğitimin bütün kademelerinde kamusal eğitim anlayışı benimsenmelidir. Her çocuğun eşit ve nitelikli eğitim alabilmesi için;
-Okul ve kırtasiye masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır. Dar gelirli ailelerin eğitim masraflarını karşılayabilmesi için devlet desteği sağlanmalıdır. Özellikle ilköğretim seviyesinde her öğrenciye ücretsiz kırtasiye yardımı yapılmalıdır.
-Bütün eğitim kademelerinde öğrencilere ücretsiz yemek hizmeti sunulmalıdır. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, her adımın paralı hale geldiği bir eğitim sisteminde öğrencilerin, velilerin ve eğitim emekçilerinin taleplerini gerçekleştirmenin tek yolu, herkesin eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanmasının sağlanmasıdır. Ancak bu temel koşulun sağlanması için eğitim harcamalarının tamamı devlet tarafından karşılanmalı, yetersiz beslenmenin giderek arttığı günümüz koşullarında eğitimin bütün kademelerinde öğrencilere en az bir öğün yemek ve temiz su verilmelidir.
-Eğitim bütçesi acilen artırılmalıdır. Eğitim bütçesi başlangıç olarak en az iki kat artırılarak okullara daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Her okulun ihtiyaçları için bütçeden yeterli ödenek ayrılmalı, velilerden çeşitli adlar altında bağış toplanması yasaklanmalıdır.
-Okul alanlarının ticari faaliyetler için kiralanması ve kullandırılması uygulamalarına son verilmelidir. Eğitime yeterli bütçe ve okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmak sadece bir eğitim politikası meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
-Eğitimde kamu hizmeti anlayışı güçlendirilmeli ve kamusal eğitim politikaları benimsenmelidir. Eğitimin ticari bir faaliyet değil, toplumsal bir hak olduğu anlayışı benimsenmelidir. Devlet, öğrencilerin eğitim masraflarını üstlenerek toplumun farklı kesimlerinden çocukların eğitim hakkından mümkün olduğunca eşit koşullarda yararlanmasını sağlayacak adımlar atmalıdır. Kamusal eğitim, siyasal iktidarın ve bir bütün olarak devletin ekonomik ve demokratik talepleri karşılaması için zorlandığı, eğitim hizmetinin herkes için eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir olmasını ifade eden bir kavramdır. Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için eğitimin fiziksel ve ekonomik yönden de erişilebilir olması gerekir.
-Eğitim hakkının önündeki bütün fiziki ve yasal engeller kaldırılmalıdır. Çağdaş ve nitelikçe yeterli bir eğitim hakkından bahsedebilmemiz için eğitim; herkesi kapsamalı, yeterli sürede verilmeli, yaşam boyu ulaşılabilmeli, kamusal bir anlayışla parasız olmalı, içeriği çağdaş, bilimsel ve laik olmalı, resmi dil yanında diğer ana dillerde de yapılabilmelidir.
Eğitime erişim hakkını düzenleyen her türlü ulusal/uluslararası yasa/sözleşme, devletlere bu hakkın ayrım yapılmaksızın sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir. Örneğin, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinde “Taraf devletlerin, herkese eğitim hakkı sağlama yükümlülüğü vardır. Eğitimin insan kişiliğinin ve onurunun tam olarak gelişmesine ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmesine yönelik olarak verilmesi konusunda işbirliği yapmalıdır. Taraf devletler ayrıca herkesin özgürlükçü topluma etkili bir biçiminde katılmasını sağlayacak, bütün uluslar ile bütün ırksal, etnik ve dinsel gruplar arasında anlayışı, hoşgörüyü ve dostluğu geliştirecek ve BM’in barışın korunması için yaptığı faaliyetlerini ilerletecek bir eğitim verilmesi için çaba göstermelidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün gereğini altına imza atan bütün devletler yerine getirmek zorundadır.
Bu bağlamda bütün sol, sosyalist ve muhalefet güçleri eğitim hakkının tam olarak sağlanması için mücadele yürütmelidir.
Kaynaklar
Eğitimin Durumu Raporu-2024 Eğitim Sen.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi.