Hepimiz bu dünya da yolcuyuz. Bugün varız ama yarın ne olacağını bilmiyoruz.
Yolcu olduğumuz bu hayatta, dünya nimetlerine o kadar değer veriyoruz ki, hayatın gerçek anlamını unutuyoruz.
Sürekli bir şeylere sahip olmaya çalışırken, araba alayım, ev alayım diye çalışıp didinirken hayattan zevk almayı unutuyoruz.
Bırak evin varsa, arabanda olmayı versin. Ne olacak sanki? Sağlıklı mısın? Sevdiklerin yanındaysa yetmeli insanoğluna.
Kısa bir hikaye paylaşayım sizinle, yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti.
Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu:
"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz, Onlar nerede?"
Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence;
"Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var, yavrum" dedi. "Peki,senin eşyaların nerede?"
Gezgin genç,kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu:
"Ama görüyorsunuz, Ben yolcuyum."
Ünlü bilge, hak verircesine güldü:
"Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle."
Hayatın anlamı eşyalarımızın çok olmasına değil. Hayatı yaşayabilmemizde, sevdiklerimize zaman ayırabiliyorsak, sağlığımız yerindeyse dünyanın en zengin insanıyız.
Nihayetinde yolcuyuz ve giderken yanımızda götüreceğimiz tek şey, birkaç metre beyaz bez parçası…
O nedenle çokta dünya malına tamah etmemek gerekiyor.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Semra ÖZTÜRK AKTAŞ
Yolcuyuz bu hayatta
Hepimiz bu dünya da yolcuyuz. Bugün varız ama yarın ne olacağını bilmiyoruz.
Yolcu olduğumuz bu hayatta, dünya nimetlerine o kadar değer veriyoruz ki, hayatın gerçek anlamını unutuyoruz.
Sürekli bir şeylere sahip olmaya çalışırken, araba alayım, ev alayım diye çalışıp didinirken hayattan zevk almayı unutuyoruz.
Bırak evin varsa, arabanda olmayı versin. Ne olacak sanki? Sağlıklı mısın? Sevdiklerin yanındaysa yetmeli insanoğluna.
Kısa bir hikaye paylaşayım sizinle, yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti.
Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu:
"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz, Onlar nerede?"
Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence;
"Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var, yavrum" dedi. "Peki,senin eşyaların nerede?"
Gezgin genç,kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu:
"Ama görüyorsunuz, Ben yolcuyum."
Ünlü bilge, hak verircesine güldü:
"Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle."
Hayatın anlamı eşyalarımızın çok olmasına değil. Hayatı yaşayabilmemizde, sevdiklerimize zaman ayırabiliyorsak, sağlığımız yerindeyse dünyanın en zengin insanıyız.
Nihayetinde yolcuyuz ve giderken yanımızda götüreceğimiz tek şey, birkaç metre beyaz bez parçası…
O nedenle çokta dünya malına tamah etmemek gerekiyor.