Ölüm hayatın en büyük gerçeğidir. Nasıl ki doğuyoruz, büyüyoruz ve gelişim gösteriyoruz, ölüm de doğum gibi hayatın bir parçasıdır. Ölümle beraber gelen üzüntü, kendini kötü hissetme, yas ve iyileşme süreci doğal döngü içerisinde barınır. Dünyanın her yerinde fiziksel ve duygusal olarak bu süreç aynı yaşanır. Bazı insanlar duruma yoğun tepki verirken, bazıları ise savunma mekanizmasını uygulayıp bastırma tarafına geçebilirler. Ölen insanı kabullenmemiz zaman alır. O kişinin yaşadığını ve ölmediğini düşünürüz. Sürekli anılarla yaşatmayı, başka bir yere gitmiş geri geleceğini düşünürüz.
Taziyeye gelen, arayıp soran insanlar ölüm gerçeği ile bizi yüzleştirirler. Üzülmek, ağlamak, kederlenmek gibi bir çok duyguya temas ettikçe zamanla durumu kabullenme evresine geçmeye başlarız. Ölen kişinin yasını tuttuğumuzda, o kişiyi unutmaya çalıştığımızı düşünebiliriz. Bu yüzden de yas tutmaktan kaçınabiliriz. Onun yerine zaman içerisinde durumu kabullenmemeye başlayıp, acımıza temas ederek etmek daha sağlıklı bir süreç olacaktır. Zaman ilerleyip düşünmeye başladıkça ölen kişiyi bir daha göremeyecek olmak katlanılmaz bir acı haline gelebilir. Yas tutmak sadece sevilen bir insanı kaybetmek değildir. Çok sevdiğiniz bir işten ayrılmak, sevgiliden ayrılmak, bir organınızı yitirmek, boşanmak gibi durumlar içinde yas tutma süreci gerçekleşebilir.
Bazı insanlar kayıp duygusunu yeterince hissedemeyebilir ve hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ederler. Bu durumda anılar bilinçdışında bir bölgeye depolanır ve yaşanan bazı durumlarda tekrar bellekte canlanabilir. Kayıp duygusunun yeterince hissedilememesinin sebeplerinden biri dünyayı kontrol edemeyeceği ile yüzleşmesidir. Daha gerçekçi düşünüp duyguları yaşamak ve süreci yavaş yavaş atlatmaya çalışmak ruhsal bakımdan daha sağlıklı olacaktır.
Çocuğun ilk 7 yaşında anne ve babasıyla kurduğu ilişkiye ‘ ilk nesne ilişkisi’ denir. Anne, baba ve diğer yakın ilişki kurduğu insanlarla olan iletişimi kişinin yetişkinlikteki davranışlarını belirleyecektir. Anne ve babayla kurulan bağ ne kadar kuvvetliyse yetişkinlik döneminde kurulan bağda o kadar sağlıklı olacaktır. Çocukluk döneminde kayıp ve yas sürecini sağlıksız geçiren bir birey bu dönemdeki anılarını bastırabilmek için yas tutmaktan uzak durabilir. O yüzden çocukluk çağında oluşturulan güvenli bağlanma bireyin ileri ki yaşamı için olumlu bir etken olacaktır.
KLİNİK PSİKOLOG SERRA YALKIN
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Serra Yalkın
KAYIP VE YAS SÜRECİ
Ölüm hayatın en büyük gerçeğidir. Nasıl ki doğuyoruz, büyüyoruz ve gelişim gösteriyoruz, ölüm de doğum gibi hayatın bir parçasıdır. Ölümle beraber gelen üzüntü, kendini kötü hissetme, yas ve iyileşme süreci doğal döngü içerisinde barınır. Dünyanın her yerinde fiziksel ve duygusal olarak bu süreç aynı yaşanır. Bazı insanlar duruma yoğun tepki verirken, bazıları ise savunma mekanizmasını uygulayıp bastırma tarafına geçebilirler. Ölen insanı kabullenmemiz zaman alır. O kişinin yaşadığını ve ölmediğini düşünürüz. Sürekli anılarla yaşatmayı, başka bir yere gitmiş geri geleceğini düşünürüz.
Taziyeye gelen, arayıp soran insanlar ölüm gerçeği ile bizi yüzleştirirler. Üzülmek, ağlamak, kederlenmek gibi bir çok duyguya temas ettikçe zamanla durumu kabullenme evresine geçmeye başlarız. Ölen kişinin yasını tuttuğumuzda, o kişiyi unutmaya çalıştığımızı düşünebiliriz. Bu yüzden de yas tutmaktan kaçınabiliriz. Onun yerine zaman içerisinde durumu kabullenmemeye başlayıp, acımıza temas ederek etmek daha sağlıklı bir süreç olacaktır. Zaman ilerleyip düşünmeye başladıkça ölen kişiyi bir daha göremeyecek olmak katlanılmaz bir acı haline gelebilir. Yas tutmak sadece sevilen bir insanı kaybetmek değildir. Çok sevdiğiniz bir işten ayrılmak, sevgiliden ayrılmak, bir organınızı yitirmek, boşanmak gibi durumlar içinde yas tutma süreci gerçekleşebilir.
Bazı insanlar kayıp duygusunu yeterince hissedemeyebilir ve hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ederler. Bu durumda anılar bilinçdışında bir bölgeye depolanır ve yaşanan bazı durumlarda tekrar bellekte canlanabilir. Kayıp duygusunun yeterince hissedilememesinin sebeplerinden biri dünyayı kontrol edemeyeceği ile yüzleşmesidir. Daha gerçekçi düşünüp duyguları yaşamak ve süreci yavaş yavaş atlatmaya çalışmak ruhsal bakımdan daha sağlıklı olacaktır.
Çocuğun ilk 7 yaşında anne ve babasıyla kurduğu ilişkiye ‘ ilk nesne ilişkisi’ denir. Anne, baba ve diğer yakın ilişki kurduğu insanlarla olan iletişimi kişinin yetişkinlikteki davranışlarını belirleyecektir. Anne ve babayla kurulan bağ ne kadar kuvvetliyse yetişkinlik döneminde kurulan bağda o kadar sağlıklı olacaktır. Çocukluk döneminde kayıp ve yas sürecini sağlıksız geçiren bir birey bu dönemdeki anılarını bastırabilmek için yas tutmaktan uzak durabilir. O yüzden çocukluk çağında oluşturulan güvenli bağlanma bireyin ileri ki yaşamı için olumlu bir etken olacaktır.
KLİNİK PSİKOLOG SERRA YALKIN