15 YIL ÖNCE, 15 YIL SONRA

            19.04.2004 günü Sabah Gazetesinde yazdığım bu yazımı siz değerli okuyucularımla yeniden paylaşmak istedim.

            Neden mi?

            Değişen bir şey yok…

            Aradan 15 yıl geçmiş!

 

            Ekonomi politikaları, günün şartlarına göre üretilir, günü kurtarmak için değil! Ama bizde öyle mi? Bugünkü ekonomi politikamız, iç-dış borç ve faizleri üzerine kurulmuştur.

 

            Ekonomik politikalar, devlet için mi, yoksa vatandaşlar için mi üretilir? Bakıyorsunuz! İç ve dış borçlar günbegün artıyor. Azalmıyor! Bu durum karşısında her yıl hazırlanan devlet bütçesi bu borç ve faizleri üzerine kuruluyor.

            Bu bapta hazırlanan bütçe gereği, memur ve emeklilerine, onları refah içerisinde yaşatacak ücretler verilmiyor, verilemiyor.

Bütçenin sıkılığı nedeni ile en büyük alıcı olan devlet yatırım yapamıyor. Bütün bunların sonucu, dar gelirli memur, emekli, işçi ve esnaf kemer sıkıyor ve daha yıllarca kemer sıkmak zorunda kalacağı apaçık gözüküyor.

            Vatandaş ne diyor? Enflasyonun kendisine yansıdığını ve yaşam şartlarının ağırlaştığını söylüyor. Çünkü ekonominin temelini teşkil eden insan ve onun refahı düşünülmüyor.

 

            Bakınız! Yine bir kurnazlık düşünülmüş! Türkiye de kuruluşundan bugüne kadar, geçim endekslerinin hazırlanmasında, genel olarak nüfus çoğunluğunun kullandığı mallar sepete dahil edilirken, Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay 2005 yılından itibaren beyaz eşya, cep telefonu, sim kartları, bilgisayar, paket turları, kontak lens gibi yüze yakın yeni malın dahil edileceğini söylüyor.

            Devlet Bakanı Sayın Beşir Atalay, böyle düşünmekle, geçimlerini zar zor temin eden vatandaşların, yaşam şartları altında ezildiklerini, onların refahı bir türlü yakalayamadıklarını kabul etmiş olmuyor mu?

            Zaman zaman endekslerin hesaplanmasında, sepete yeni bazı mallar ilave edilebilir. Edilebilir ama paket turlar, kontak lens, bilgisayar ve bunun gibi malları sepete dâhil ederek endeksler çıkarmak ülkemiz koşullarına uyar mı?

            Endeks sepetine, milletin satın alamayacağı malları dâhil edebilirsiniz. Böylece enflasyonun düşüş hızını da vatandaşa yansıtabilirsiniz. Ama fert başına düşen milli gelir gereği kadar artıramadıktan sonra, vatandaş ne daha fazla ekmek, ne daha fazla yağ, ne daha fazla şeker, ne daha fazla et… alabilir, ne de kemer sıkmaktan vazgeçebilir.

            Ama dikkat edelim! Bizleri yönetenler, sosyal boyutuyla ekonomik politikamızın iyiye gittiğini söylüyor!...

 

                                                                                    Orhan YALKIN