4 NÜSHALIK GAZETE

Yanılmıyorsam yıl 1948. Atatürk Bulvarında, Şehitler Abidesinin batı tarafı, Halkevine kadar parktı. Parkın tam karşısında mülkiyeti Mihri Kayaakp hanımefendiye ait binanın altındaki büyük dükkan Hüseyin Bayaz’ın matbaasıydı.

Sağ elinin şahadet ve ortaparmağıyla yüzündeki kılları devamlı çekmeğe çalışan Hüseyin Bayaz aynı zamanda Gaziantep Lisesinde tarih öğretmeniydi. Kendisi “Beyaz Hüseyin” diye anılırdı.

xxx

Matbaadaki baskı makineleri şimdiki gibi değildi. Matbaada iki manine vardı. Biri büyüktü; gazete basımında ve ebadı büyük işlerde kullanılırdı. Diğeri küçük olup el ilanı kartvizit gibi işler içindi. Her ikisinde de kâğıtlar elle konur elle alınırdı.

xxx

Matbaa Beyaz Hüseyin’e ait olmasına rağmen, matbaa işlerini yanında çalışan Ali Usta yönetirdi.

Burada çalışan bir işçi de şarap meftunu Kemal Can’dı. Matbaacılar arasında Kemal’in adı “Malamaç Kemal” idi.

xxx

Ticaret Orta Okulunda okumuş olan Kemal Can, sınıf arkadaşım Ekrem Güreş ve ben üçlü bir arkadaşlık oluşturmuştuk.

Sinemaya falan beraber gider, birlikte gezer, ara sıra da birlikte yemek yer, Kemal Can’ın kafa çekmesini seyrederdik.

O günlerde, Ömer Köylüoğlu, Dayı Ahmet Ağa İlkokulunun yanındaki yüzme havuzunu çalıştırırdı. Norm dışı yapılmış, bağ evlerindeki haraflara benzeyen havuza girmek 25 kuruştu.

Üçlü arkadaş grubumuz Pazar günleri havuza girerdik. Ali Usta, geçimini çalışarak sağlayan Kemal’e “Senin nene havuz, arkadaşların öğrenci ekmek elden su gölden, bir kilo hıyar, bir kilo erik alda eve götür” derdi.

xxx

Servet Güzel “Karayılan” gazetesini, Beyaz Hüseyin’in matbaasında bastırırdı. Anımsadığım kadarıyla gazete iki sayfadan ibaretti.

Yeri gelmişken siz okuyucularıma birazda Servet Güzelden bahsedeyim.

xxx

Servet Güzel, liseyi bitirdikten sonra gazetecilik yapmıştır. Zeki, dürüst, doğru, bildiğinden şaşmayan bir kişiliğe sahipti.

Her gün içerdi. Bir keresinde bir adet yenidünya ile bir büyük şişe rakıyı bitirdiği söylenir.

İstanbul da yedek subaylığım sırasında Kör Kemal’in Aksaray’daki kebapçı dükkânında beraber içtiğimiz olmuştur.

O sıralarda İstanbul Hukuk Fakültesinde yüksek öğrenim görüyordu. Liseyi bitireli 20 seneyi aşkın bir zaman olmuş, azmini yitirmeden eğitimine devam edebilmişti.

Hanımı terzilik yaparak hem evini idare edebilmiş hem de kocasının eğitimini sağlayabilmişti.

Burada hanımının saygıdeğer, eli öpülesi bir hanım olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Servet Güzel Hukuk Fakültesini bitirmiş ve İstanbul’da savcı olarak adalete hizmette bulunmuştur..

Allah gani, gani rahmet eylesin.

xxx

Gelelim Kemal Can, Ekrem Güreş ve benim üçlü arkadaşlığımıza.

O günlerde Gaziantep Lisesinin orta bölümüne devam eden bir sevgilim vardı. Maalesef şimdiki sevgililer gibi el ele dolaşmak neyimize, mektup verebilmek için bile günlerce zaman harcar, müsait zamanı kollardık.

Tam sokağın sakin bir zamanında mektubu vereceğimiz sırada ara sokaktan biri çıkar, iş yarım kalırdı.

Ama mektup işini çözüvermiştik. PTT den senelik kirası 7,5 liraya 47 numaralı posta kutusunu kiralamıştık. Dökümcüde kutunun anahtarını çoğaltıp sevgililerimize vermiştik. Biz mektubu kor onlar alır, onlar mektubu kor biz alırdık.

xxx

Bir Pazar günü büyük bir sayfa gazete çıkarmaya karar verdik üç arkadaş. Adını “DÖRTLER” koyduk.

İsim, Kemal, Ekrem, ben ve sevgilim için dörtler olarak konmuştu. 4 Nüsha da basmıştık.

Şiirler, sevgi dolu sözlerle gazeteyi doldurduk ve her birimiz birer tane almıştık.

Ne yazık ki bendeki nüshasını bu güne kadar muhafaza edemedim. Diğer arkadaşlarımı da kaybettim.