Abdi İpekçi’nin Ardından
9 Ağustos 1929, İstanbul - 1 Şubat 1979, İstanbul) gazeteci, yazar.
Abdi İpekçi ilköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres Gazetesi gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürü (1954),
Bir süre sonra da genel yayın müdürü oldu.1961 senesinden öldürüldüğü 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı
genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu.
1979 yılında Türkiye hem siyasi hem de ekonomik olarak karışıklar içindeydi. Sokaklarda asayişi askerler sağlamaya başlamıştı. Hayat pahalığı elektrik kesintileri ve temel gıda ürünlerinin piyasada yeteri kadar bulunamaması terör faaliyetlerini tetikler duruma getirmişti.
Gazeteci Abdi İpekçi dönemin CHP başkanı ve başbakanı Bülent Ecevit ile ana muhalefet partisi Adalet Partisi'nin başkanı Süleyman Demirel'i bir araya getirip siyasi çıkmazın bir an önce son bulmasını istiyordu.
Abdi İpekçi 31 Ocak 1979 tarihinde Ankara'ya gitti. 1 Şubat günü saat 10:00'da Başbakan Bülent Ecevit ile görüştü. Aynı gün saat 16:40 İstanbul dönüş uçağına bindi. Aynı uçakta iş adamı Sakıp Sabancı ile yan yana oturdular. İkili uçak İstanbul'a inene kadar sohbet edip ülke gündemini konuştu. Abdi İpekçi Atatürk Hava Limanında ana muhalefet lideri Süleyman Demirel'i aradı. Abdi İpekçi'nin Bülent Ecevit'e yakınlığını eleştiren Süleyman Demirel Abdi İpekçi'ye 'Bülent Ecevit'e gösterdiğin yakınlığın onda birini bana gösterseydin Türkiye'nin taşı toprağı altın olurdu' şeklinde bir açıklama yaptı. Bu durum Bülent Ecevit ile Süleyman Demirel'i bir araya getirmeye çalışan Abdi İpekçi'yi siyasi krizin son bulması açısından ümitsizliğe soktu.
Havaalanından çıkan Abdi İpekçi Sirkeci'de bulunan Milliyet Gazetesi binasına gitti. O sırada Ayetullah Humeyni Paris'ten İran'a dönmüş ve devrim hareketlerini başlatmıştı. İran kargaşa içerisindeydi. Abdi İpekçi gazetenin yazarlarından Sami Kohen'i çağırıp İran gündemi ile ilgili görüş alış verişinde bulundu. Sami Kohen 'İran'da Beklenenler' adlı yazısının son halini tamamlayıp Abdi İpekçiye gösterdi ve onayın ardından yazısını baskıya gönderdi.
Aynı günün akşamı Abdi İpekçi gazetenin sahibi Ercüment Karaca ile akşam yemeğinde buluşup hem Sakıp Sabancı görüşmesini hem de Ankara izlenimlerini anlatacaktı. İşten çıkmadan kısa bir süre önce Abdi İpekçi gazetenin yazı işleri müdürü Hasan Pulur ile görüşüp 'o mavi dosya ne oldu' şeklinde soru iletti. Mavi dosya bir kaçakçılık dosyasıydı ve gündemi meşgul eden konular arasındaydı. Hasan Pulur'dan çalışmalar devam ediyor bilgisini aldıktan sonra eşini arayıp hazır olup olmadığını sordu. Hazırım cevabının ardından eşyalarını hazırlayıp ofisini terk etti.
Saat 19:30 sularında gazete binasından çıkan Abdi İpekçi arabasına bindi. Teşvikiye semtinde bulunan evinden eşi Sibel İpekçi'yi alıp gazetenin sahibi Ercüment Karaca'nın Arnavutköy'deki evinde akşam yemeği yiyeceklerdi. Abdi İpekçi 34 SL 001 plakalı açık mavi BMW marka aracıyla önce Karaköy, Kabataş yönünden Dolmabahçe'ye indi. Buradan Taksim'e oradan da Osmanbey'de bulunan Emlak Caddesi (Şimdiki adı Abdi İpekçi Caddesi)'ne geldi. Hafif bir yağmur yağıyordu trafik az da olsa sıkışık durumdaydı. Abdi İpekçi'nin evi Teşvikiye Karakolu’nun bulunduğu sokaktaydı. İpekçi Emlak Caddesinin karakol dönüşünden içeri sapıp evine ulaşacaktı.
Evine yaklaşık yetmiş metre kala trafik durma noktasına gelmişti. Saat 20:15 civarıydı. Abdi İpekçi'nin arabasına ön taraftan yaklaşan saldırgan önce otomobilinin camında delik açtı ardından otomatik silahla açılan delikten Abdi İpekçi'ye beş el ateş etti. İlk iki kurşun İpekçi'nin sağ koluna isabet etti. İpekçi sol eliyle silahın namlusuna hamle yapmak istedi ancak başaramadan saldırgan üçüncü kez ateş etti. Üçüncü kurşun Abdi İpekçi'nin cebindeki kalemi parçalayıp kalbine saplandı. Bu öldürücü darbenin ardından saldırgan iki el daha ateş edip kendisini bekleyen arabaya doğru kaçmaya başladı. Kontrolden çıkan Abdi İpekçi'nin aracı ise kaymaya başladı ve cadde dönüşünde bulunan aydınlatma direğine çarparak durdu.
Otomatik silah seslerini o sırada Abdi İpekçi'nin evinde bekleyen eşi Sibel İpekçi ve gazeteci Leyla Umar da duydu. Sibel İpekçi 'Abdi'yi vurdular şeklinde bir ifade kullanarak kendini panikle dışarı attı. İkili birlikte olay yerine geldiklerinde kalabalık bir topluluk arabanın etrafını kuşatmış polis ise incelemelerde bulunuyordu. Polis, ilk yapılan kontrollerde Abdi İpekçi'nin henüz hayatını kaybetmediğini belirleyip Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldırdı. Ancak Abdi İpekçi burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Abdi İpekçi'nin öldürülmesi Türkiye'de büyük bir infiale neden oldu. Dönemin Hürriyet (gazete) gazetesi sahibi Erol Simavi'nin önerisi ile 2 Şubat 1979 tarihinde gazeteler siyah başlıklarla çıktılar. Polis her yerde katili aramaya başladı. Katili bulana 6 Milyon TL ödül verileceği duyuruldu. Gazete ve dergilerde katilin bulunmasına yönelik boy boy ilanlar yayınlandı. Aynı dönemde bazı gazetecilere korumalar tahsis edilirken gazete merkezlerinde güvenlik üst seviyeye çıkarıldı. Bir çok gazeteci iş çıkış saatleri ve eve gidiş güzergahlarını değiştirirken yine bir çok önemli gazeteci güvenlik gerekçesiyle yıllık izne çıktılar.
Her ne kadar 1970'li yılların sonu terör faaliyetlerinin zirvede olduğu bir döneme denk gelse de Abdi İpekçi'nin öldürülmesi bir çok kesimde büyük bir şaşkınlıkla karşılanmıştı. Çünkü İpekçi herhangi bir ideolojiyi temsil etmekten çok uzlaştırıcı kimliği ile tanınan bir gazeteciydi.
İstanbul polisinin bu suikast için özel olarak kurduğu ekip çeşitli yerlere baskınlar düzenlemeye başladı. Farklı bölgelerde eş zamanlı aramalar yapıldı. Bu aramalar sırasında, daha sonra Mehmet Ali Ağca'nın arkadaşı olduğu anlaşılan bir kişinin evinde sayfasının yarısı yırtık bir telefon rehberi bulundu. O dönem ki telefon rehberlerinde adres sahibinin krokileri de yayınlanıyordu. O yırtılan sayfada Abdi İpekçi'nin evinin krokisi vardı. Bu durum cinayetin aydınlatılması yönünde önemli bir adım oldu. Evinde arama yapılan kişinin vasıtasıyla çember iyiden iyiye daraltıldı.
Zaten robot resimleri ile eşgali tespit edilen Mehmet Ali Ağca suikasttan 5 ay sonra 25 Haziran 1979'da İstanbul Bab-ı Ali'de bulunan tarihi Küllük Kıraathanesi'nde kağıt oynarken yakalanıp ceza evine kondu. Ağca'yı yakalayan polis memuru henüz 37 yaşında olmasına rağmen bilinmeyen bir sebeple emekli edildi.
Rahmetli Abdi İpekçi’yi Saygıyla anıyoruz