ATATÜRK VE KÜRTLER
Hep diyoruz,
Her zaman diyoruz.
Bu ülkede Türk-Kürt sorunu diye bir şey yoktur diye.
Bu güne dek ırk yüzünden, din yüzünden, mezhep yüzünden iki komşunun birbirini üzdüğünü yada ezdiğini görmemişizdir.
*
Sorun, sorun var deyip insanları ayrımlara sürüklenmesindedir.
Sebep tabi ki menfaattir.
*
"Kürt Açılımı", "Çözüm Süreci", "Silah Bırakma" gibi aşamalarla,
daha da içinden çıkılmaz bir hale getirilen ve insanları birbirine neredeyse düşman edecek bu ayrıksılığın bir çözümü yok muydu?
Bu ülkenin kurucusu çaresiz miydi?
Sorunların nelerden kaynaklanacağını bilmiyor muydu?
Atatürk’ün fikri ne idi bu konuda?
Merhum Uğur Mumcu’nun günümüze ışık tutacak bir yazısını paylaşmak istedim
*
“Atatürk Kürt sorununa nasıl bakıyordu?
Birçok konuda olduğu gibi bu konudaki yasakçılık da gerçeklerin saptırılmasına yarıyor.
Atatürk, 1923 yılı 16/17 Ocak günü İzmit’te İstanbul’dan gelen gazetecilerle konuşurken,
Ahmet Emin (Yalman)’ın bir sorusu üzerine Kürt sorunu konusundaki görüşlerini şöyle açıklar.
*
Bugünkü dile çevirerek aktaralım:
- Kürt sorunu;
Bizim, yani Türklerin çıkarları için kesinlikle söz konusu olamaz.
Çünkü bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt unsurları öylesine yerleşmişlerdir ki;
Pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar.
Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire-gire,
Öyle bir sınır oluşmuştur ki;
Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir.
Örneğin, Erzurum’a giden, Erzincan’a, Sivas’a giden, Harput’a kadar giden bir sınır aramak gerekir.
Ve hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir.
*
Atatürk, bu gerçekçi gözlemi yaptıktan sonra şu çözümü de öngörüyor:
- Bu nedenle başlı başına bir Kürtlük düşünmekten çok,
anayasamız gereğince zaten bir çeşit yerel özerklik oluşacaktır.
O halde hangi bölgenin halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak yöneteceklerdir.
*
Atatürk’ün bu sözlerini 1921 Anayasası’nın getirdiği sisteme bakarak değerlendirmek gerekir.
1921 Anayasası’nın 21. maddesi, illerin “manevi kişiliğe ve özerkliğe” sahip olduklarını belirtiyordu.
Bu “yerel özerklik” bugünkü bir çeşit belediye yönetimi gibiydi.
İç ve dış siyaset, adliye ve askerlik ve ekonomik ilişkiler ile ilgili yetkiler, tümüyle günlük işlerinin yönetimini kapsamaktaydı.
*
Atatürk’ün bu sözlerinde “Kürtler ayrı devlet kursunlar” gibi bir anlam çıkmıyordu.
1921 Anayasası da böyle bir sistem öngörmemişti.
Atatürk, Kürtler için “bir nevi mahalli muhtariyet”den söz ederken,
”Üniter devlet” dışında bir çözüm de öngörmüş değildi.
*
Öngörülen;
Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları il ve ilçelerde yerel yöneticilerini seçme haklarıydı.
Atatürk bu konuyu nasıl açıklamıştı peki?
(Devamı Yarın)