AYIP…

Denilen; insanın insanlığını tarif eden, dengeleyen bir anlayış, bir oluşum, bir değer düzeni vardı…

Vardı, diyorum!

Yok artık!

Ne hayâ- ne hicap, ne utanma-ne sıkılma-ne arlanma kalmadı…

Gerçek insanoğlu insanları bu düşüncelerimden “tenzih ederim.”

Günümüzde insanlar(!) kişinin kişiliğini bilmeden yaptıklarının, söylediklerinin insanlıkla bağdaşıp bağdaşmadığına bakmazsızın edepsizce değer biçiyor.

Senin değerin; “benim nazarımda ancak şu kadar” dercesine; yaşına-başına, konumuna –kişiliğine, cinsiyetine bakmadan gönlünce yaftalıyor.

Yazık!

XXX

Hayat pahalılığı almış başını gidiyor…

Yeter diyen yok. Dayanacak gücümüz kalmadı diyen yok. Kimi hataların ecrini bizim çekmemiz hangi vicdana sığıyor, diyen yok…

Yok! Yok! Yok!

Dense bile umursayan, önemseyen yok.

Fakir-fukara kan ağlıyor… Tuzu kurların umurunda mı? Farkında bile değiller.

Hani denir ya…“Tok acın halinden ne anlar?”

Bu böyle…

Bizi yöneten takım, “Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı” diye bir tasarı hazırlamışlar ve tasarının içine: - geçmiş zamanda kimi gönülleri hoş etmek, hoş tutmak için -  65 yaş ve üzeri vatandaşlar, toplu ulaşım araçlarına bedava binecekler – demişler…

Ancak günümüzde, her ne hikmetse bu haklarınızı şimdi geri alıyoruz” var mı itirazı olan diyorlar!

Verilen hak geri alınır mı?

Alınır!

İnsan aklı bu ya… Diyor ki kendi kendine:

Bizi yöneten ekip, beklemedikleri bir şekilde büyük şehir belediye seçimlerinde büyük illeri kayıp etmeseydiler…

Böyle bir uygulama akıllara gelir miydi?

Herhalde gelmezdi.

Büyük illerde yaşayan 65 yaş ve üzeri insanları; ‘bize neden oy vermediniz, ya da bu oy kaybımızı neden engellemediniz’ diye cezalandırılıyorlar mı?

Ne?

Eğer birileri bu 65 yaş ve üzeri insanları çalıştıkları dönemlerde akıllarına girip de; “sakın ola sigortasız işte çalışma. Çalıştığı iş yeri seni mutlaka sigortalı yapmalı ve primini ödemeli” diye uyaramasalardı…

Şimdi ülkemdeki sigortasız emektar sayısı kat be kat daha fazla olurdu. Çünkü uyarılmayanlar bu hataları işlediler…

Ve akıl almaz pişmanlık, perişanlık içindeler, neden?

İnkâr edilemeyecek ülke gerçeği:

Akıl almaz pahalılık, akıllara durgunluk veren işsizlik, sonu gelmeyecekmiş gibi gözüken yoksulluk!

Ülkede gencecik insanlar kapı kapı iş ararken yoksulluğa-açlığa mahkûm olmuş emektarın– işinin ehlide olsa – iş bulması mümkün mü?

Değil tabii…

Günümüzde  - tabiri caizse – dilenemeyen dilenci durumuna düşürülen halleri içler acısı emeklilerin, çaresizliklerinin tuzu-biberi yıkımları olacak, bu düşünülen kısıtlama gerçekleşirse…

Gariban ihtiyar beleşten (bedava) bir toplu ulaşım aracıyla üç-beş durak ilerideki hastaneye gidiyordu!

Yazık olur!

İnsafsızca, acımasızca davranılmış olunur.

Ve büyük vebal altında kalınır…

Tükürüğü kurumuş ihtiyarların, yaşlıların ahını, beddualarını almayın…

İflah olmazsınız…

Neresiniz?...

Nerelerdesiniz?...

İşsizlikle, yoksullukla, emeklilerin haklarını savunuyoruz, koruyoruz diyen sendikalar, kuruluşlar?

Allah rızası için bir sesinizi duyurunda; bizde ‘aha arkamızda hakkımızı-hukukumuzu arayan bir güç varmış’ diyelim…