Çünkü oruç; sabır, emek, fedakârlık ve niyettir. Yanında biri varsa, birlikte aç kalırsın, birlikte beklersin, birlikte dayanırsın. O oruç sadece bir ritüel değildir; bir bağdır. Ama o kişi bayram sabahı seni bırakıp başkasının sofrasına oturuyorsa, aslında seninle aynı imanı değil, sadece aynı zamanı paylamıştır.
Zamanla anlıyorsun ki; emek verdiğin, direndiğin, dualarına dâhil ettiğin herkes seninle aynı niyete sahip değildir. Kimisi seninle oruç tutar ama başka bir kalpte iftar eder. Kimisi seninle mücadele eder gibi görünür ama kazandığı yanında olmaz.
Gerçek sadakat, zor zamanlarda birlikte susabilmek, birlikte sabredebilmek, birlikte bekleyebilmektir. Bayramın anlamı da budur aslında: sabrın ödülünü birlikte kutlamak. Ama bazı insanlar sabırda ortak olur, ödülde payını başkasına taşır.
İşte o yüzden, büyüdükçe uzak durmayı öğreniyorsun. Yarım kalmış niyetlerden, eksik sevdalardan, samimiyeti sadece işine geldiğinde yaşayanlardan… Çünkü orucu seninle tutup bayramı başkasıyla yapan, sadece seni değil; sadakati, emeği, samimiyeti de kandırmıştır.
Ve sen, artık kandırılmak değil, inanmak istiyorsundur.
Bir gün biri gelecek… O, sadece seninle oruç tutmayacak. Aynı sofrada, aynı dualarda, aynı yürekle bayrama varacak. Çünkü bazı bayramlar iki kalp arasında kutlanır, dünya duysa da duymasa da.