BAZI ŞEYLER HAKKINDA

Hani ülkemizde bazı kesim insanlarla direkt omuz omuza olan sadece ve sade onlara hitap eden, kimi yayın organları var ya; işte onlardan anlı şanlı Yeni Akik, yazın ortasında üç beş ailenin maile yaz tatillerini yapmak için gittikleri tatil beldesinde havanın ve ortamın güzelliğine dayanamayarak kurdukları bir çilingir sofrası.

Gayeleri anılarını süsleyecek güzel bir akşamsefası…

 

 

***

 

Buraya kadar her şey yerinde değil mi? Anormal olan herhangi bir şey yok. Çoluk çocuk güle yala eğleniyorlar. Ara sıra “şerefe – yarasın – afiyet” olsunlar la kadeh kaldırıyorlar.

Her ne hikmetse bu gazete gayet doğal olan bu tatili haber yapmış(!)

 

***

 

Amma!...

Hoca merhumun “bire dinsiz niye öptün bensiz” demesi üzerine adamın “ya hocam bu kız senin kızınsa” “hanım getir bakalım şu kara kaplı kitabı” misali…

Ya bu mailece eğlenen aileler ÖĞRETMEN iseler…. İşte o zaman kayış kopar.

 

***

 

Okul idaresi ve Milli Eğitim Müdürlüğü bu öğretmenler hakkında soruşturma açar…

 

***

 

 

NE İSTİYORSUNUZ OKUL FORMALARINDAN?

 

Yazık bu ülkeye… Laikliğe ve demokratik haklara.

 

***

 

Nihayet Atatürk Cumhuriyetinden geriye kalan birkaç aksesuarlardan olan ilk, orta ve liselerde forma mecburiyeti de tarih oluyor.

Ana baba her ne kadar itiraz ederse etsin. “Yapılan bu değişiklikler bizler için ayrı bir külfet desin.”

Anlayan kim, dinleyen kim?

Ben böyle uygun gördüm ve yaptım. Ben her şeyin en iyisini bilirim ve de – kendilerine göre – dünün demodelerinden arındırıyorum ülkeyi…

 

***

 

Ana baba haykırıyor:

Allah aşkına yapmayın, bu bizim altından kalkamayacağımız “manevi ezikliklere” yol açacak.

Ben kızıma her gün değişik bir giysiyi, ayakkabıyı, parfümü nerden bulayım? (Derken; yine aklıma Allah rahmet eylesin Çopur Happa ile Nevzat Hanım geldi) öğrenci kızlar değil parfüm, kolonya kokusuyla gelemezlerdi okula.)

 

***

 

Ya şimdilerde – lise öğrencileri – kendilerini ilah sanan, astığı astık, kestiği kestik gençler nasıl zapt edilecek. Fakir ana baba bu oğlanın gönlünü nasıl görecek, kaprislerine nasıl karşı koyacak?

En önemlisi oğlunu ya da kızını “aşağılık duygusu” denilen belanın pençecisinden nasıl kurtaracak?

 

***

 

Genç kızın başını ellerini arasına alarak: “Benim Ayşe den nem eksik” demesini…

Genç delikanlının yumruğunu duvara vurarak: “Allah sız dünya, bu mu adaletin, Hasan denilen bilmem ne çocuğundan benim neyim eksik” diye dünya ya insanlara kahredişini; anaya babaya isyan edişini nasıl önleyeceğiz?

 

***

 

Merhamet edin beyler!

Bu ülkenin dününden ne alıp veremediğiniz varsa, hiç olmazsa bunu gençler üzerinden geçirmeyin.

Genç insanlar sesiz sedasız okullarına gidip geliyorlardı; bırakın artık bu genç insanların yakalarını.

 

***

 

Okusunlar!

Okusunlar da; ülke için adam gibi adam olsunlar!...

 

***

 

SOKAKLARIN SAĞLIKLAŞTIRILMASI

 

Dün bir defa daha gördüm ki; bizim bazı illetlerden kurtulmamızın mümkün atı yok.

Yok, çünkü: Şahinbey Belediyesinin Türktepe, Şekeroğlu, Suyabatmaz, Kozluca ve Kepenek Mahallelerini kapsayan “2. ETAP SOKAK SAĞLIKLAŞTIRMA ÇALIŞMASI BİLGİLENDİRME TOPLANTISI’NA” katıldım.

 

***

 

Her şeyden önce şunu gördüm. Vatandaş bu çalışmaların ana sebebini halen kavramış değil. Şöyle ki; sayın başkan “yapıların, tarihi dokularına dokunmamak kaydıyla sokakları güzelleştirmeye çalışıyoruz. Ayrıca bu çalışmalardan dolayı kimseden tek kuruş talebimiz olmayacak..

Vatandaş, “benim evim harabe., evimi yenileyecek misiniz?

Başkan, “hayır biz sadece sokakta evinizin sokaktan gözüken kısmını allayıp pullayacağız.”

 

***

 

İşte size klasik Türk anlayışı… Peki demezler mi adama; arkadaş bu kadar masrafın yapılmasına ne gerek var? Yüzünü gözünü allayıp pulladığın, süslediğin bu yapının ayakta duracak hali kalmamış. Beklide bu kış kuvvetli bir yağmur yağarsa bu alladığınız, süslediğiniz yapı yıkılacak…

 

***

 

Bahtenizci Mamet ağa hesabı. Beş kuruşa bahteniz alır, üç kuruşa satar, sorulduğunda da “dostlar beni alış verişte görsün”…