Adalet ve Kalkınma Partisi özelleştirme konusunda çok cesur davranıp birçok iktisadi devlet kuruluşunu ve devlete ait diğer değerleri özelleştirmiştir. Özelleştirmeyle, devlet bütçesine yük olan bazı ticari amaçlı kuruluşlar ortadan kaldırılırken, bazı kuruluşlarda çok ucuz fiyatla sahiplerini bulmuştur.
Devleti, sanayi ve ticaret işleriyle uğraşmaktan kurtarıp, asıl görevlerine yöneltirken, bu günlerde, katılım sistemiyle çalışan 2 adet devlet bankası kurma çalışmalarının yapıldığını duymaktayız.
İnsan, bir yandan özelleştirme yapıp hemen, hemen sonuna gelinmişken, yeni, yeni devlet kuruluşlarının yapılması karşısında “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demekten kendini alamıyor.
xxx
Ama bunda bir iş olsa gerek; biryandan devleti asli işine yöneltirken neden yeni yeni ticari yatırımlara girişilsin. Bunu zaman gösterecek; bakalım altından ne çıkacak?
xxx
Katılım bankacılığında banka mudilere (bankada hesap açtıran) faiz vermez. Çünkü faizi bütün ilahi dinler yasaklamıştır.
İlahi dinlerin, faizi yasaklamalarının tek bir sebebi vardır. O da, o zamanlarda paraya talebin, tüketim amaçlı oluşudur. Diğer bir deyimle, iş yapmak, ticaretle uğraşmak amacıyla paraya talepte olunmamıştır. Yani, alınan para artmıyor, tüketilip yok ediliyor.
xxx
Katılım bankacılığında, faizin haram görülüp günah sayılması sebebiyle, banka mudilerini ortak kabul edip, faiz yerine kâr vermektedir.
Biz öğrencilerimize, bir üretim için hammaddeye, emeğe, sermayeye ve bunları bir araya getirip üretimi sağlayacak kişiye, müteşebbise ihtiyaç olduğunu söyleriz.
Üretim sonucu, emek karşılığını ücret olarak, sermaye karşılığını faiz olarak, hammadde ve toprak sahibi karşılığını rant olarak, müteşebbiste payını kâr olarak paylaşır.
xxx
İşletmeler, gerek kendi durumlarını görmek gerekse vergi bakımından bir takvim yılında yaptıkları faaliyetlerden elde ettikleri kazancı bulmak için takvim yılı sonunda bilanço çıkarırlar.
xxx
Bu açıklamalara göre banka, mudilerini ortak kabul edip, onlara kârdan pay veremez. Olsa olsa, işi hile-i şer’iye yoluna saptırıp kâr adıyla faiz verir.
Çünkü bir bankanın aşağı yukarı 15.000-20.000 civarında mudii vardır. Her mudi hesabının vadesi aynı olmadığı gibi her birinin vadesi ayrı günlerdedir.
Bankanın, her hesap sahibine kârdan pay verebilmesi için, bir takvim yılında on binlerce bilanço çıkarması gerekir ki, bunu yapabilmek olanaksız, yıldızdan ıraktır.
Demek ki kâr payı verdiğini iddia eden bankalar, işi hile-i şer’iye ile dolambaçlı yollarla, onlarda faiz vermektedirler.
xxx
Devletin, 2 adet katılım biçimiyle kurmayı planladığı banka ile nelerin amaçlandığını, bankalar kurulup, ortakları belli olduktan sonra, çalışma tarzından amacını anlayacağız.
Hani “Varalım da görelim” diye bir söz var ya, varalım da görelim.