Ben siyasi kimliğimden önce bir inşaat mühendisiyim.
Bu ülkenin fay hatlarını da biliyorum, betonun nasıl çürütüldüğünü de.
Ama en iyi bildiğim gerçek şudur:
Bu ülkede on binlerce insanı öldüren şey deprem değil, siyasi tercihlerdir.
Deprem oldu.
On binlerce insan hayatını kaybetti.
Çünkü bu ülkede deprem, bir doğa olayı olmaktan çıkarılıp siyasi bir sonuca dönüştürüldü.
İmar affıyla suç meşrulaştırıldı, denetim kâğıt üzerinde bırakıldı, mühendislik ise “ayak bağı” ilan edildi.
Ardından utanmadan kentsel dönüşüm masalları anlatıldı.
Oysa sizin “kentsel dönüşüm” dediğiniz şey; depreme hazırlık değil,
arsa spekülasyonu, rant transferi ve yandaş müteahhit besleme projesidir.
Şu sorulara hâlâ cevap yok:
• Riskli yapı diye yıkılan evler nerede?
• Neden dönüşüm, en riskli alanlarda değil de en sağlam zeminlerde; manzaralı, değerli semtlerde başlıyor?
Cevap açık.
Çünkü sizin derdiniz can güvenliği değil, metrekare fiyatı.
Çünkü sizin dönüşüm anlayışınızda vatandaş yok, ihale var.
Deprem bölgesinde insanlar konteynerlerde yaşam mücadelesi verirken,
siz “rezidans tipi dönüşüm” anlatıyorsunuz.
Bu tablo ancak vicdan körlüğüyle açıklanabilir.
Kentsel dönüşüm adı altında insanları borçlandırıp,
aynı zemine, aynı akılla, aynı ihmalle binalar dikiyorsunuz.
Sonra da çıkıp “biz görevimizi yaptık” diyorsunuz.
Hayır. Siz görevinizi değil, rant planınızı yaptınız.
Depremden sonra IBAN paylaşan bir zihniyetin,
bugün topluma “sorumluluk” dersi vermesi trajikomiktir.
Devlet bağış toplayan değil, felaketi önleyendir.
Ama siz enkaz kalkmadan propaganda yapmayı tercih ettiniz.
Bir yandan TÜSİAD’a ve büyük sermayeye parmak sallıyorsunuz;
öte yandan kolon kesen, projeyi değiştiren, denetimi bypass eden
yandaş müteahhitlerin isimlerini tek tek saymıyorsunuz.
Çünkü o binalar, sizin kurduğunuz sistemin ürünüdür.
Bir mühendis olarak açıkça söylüyorum:
Bu ülkede deprem öldürmüyor.
İmar affı öldürüyor.
Rant odaklı kentsel dönüşüm öldürüyor.
Bilimi susturan siyaset öldürüyor.
Bugün çıkıp büyük sermayeye, TÜSİAD’a, vatandaşa ahlak dersi verenler;
depremden önce neredeydi?
• Deprem vergileri neden şeffaf kullanılmadı?
• Toplanan paralar neden güvenli konutlara dönüşmedi?
• Bilim insanlarının uyarıları neden yıllarca susturuldu?
• Deprem bölgelerinde neden hâlâ sağlam, nitelikli ve erişilebilir konut yok?
Ve artık açıkça söyleyelim:
Bu bir kader değil.
Bu bir doğa olayı değil.
Bu; organize ihmalin,
planlı sorumsuzluğun sonucudur.
Deprem öldürmez!
İmar affı öldürür!
Rantçı kentsel dönüşüm öldürür!
Bilimi hiçe sayan siyaset öldürür!
Bu; organize edilmiş ihmalin,
planlı sorumsuzluğun sonucudur.
Ve bu gerçeği söylemek, ne siyasettir ne de provokasyon.
Bu, bir mühendisin vicdan borcudur.