Bir Yıl Daha Bitiyor… Mart’ın Umudundan Yeni Yılın Sessiz Dileklerine


Aralık ayına girdik. Bir yıl daha bitiyor. Çalıştığımız zamanlarda hep şöyle derdik: “Mart ayına kadar her şey düzelir.” Sanki mart, kendi içinde gizli bir mucizeyi taşıyordu. Neden mart olurdu, neden o aya tutunurduk, hâlâ bilmiyorum. Belki kışın ağırlığını atacağımız, güneşin yüzünü biraz olsun göstereceği bir ay olduğu içindi. Belki de insanoğlunun bahane üretmekte sınır tanımayan yanının Mart’a yüklediği tatlı umutlardı.

Ama ne olurdu? Mart gelip çattığında hiçbir şey değişmezdi. Yine aynı koşturma, aynı telaş, aynı mücadele… Yine de vazgeçmezdik. Çünkü umudun olmadığı yerde insanın nefesi bile daralır. Belki de Mart’ın değiştirdiği tek şey, içimizdeki küçük umut kıpırtılarıydı. O bile yeterdi bazen.

Şimdi 2025 yılının sonuna yavaş yavaş yaklaşırken, yine aynı duyguya kapılıyoruz. “İşte bir yıl daha bitiyor…” Her bitişte küçük bir hüzün, her başlangıçta umut. İnsan böyle bir varlık işte; her defasında yeniden başlamak için kendine bahaneler bulan, yılmamayı bir karakter özelliği hâline getiren bir tür.

2026 kapıda… İçimde tarifsiz bir dilek var: Yeni yıl, sadece takvim yapraklarının değiştiği bir dönem olmasın. Ülkemiz için de, her bir insan oğlu için de nefes alınabilir, huzurlu, umut veren bir yıl olsun. Çocukların güvenle büyüdüğü, insanların birbirine daha fazla gülümsediği, haberleri korkuyla değil merakla açtığımız bir yıl…

Belki Mart yine bir mucize getirmez. Ama bu defa mucizeyi Mart’tan değil, kendi içimizden bekleyelim. Çünkü bazen hayatı değiştiren aylar değil, kararlılıklar olur. Bazen yeni bir yıl, sadece tarih değildir; bir insanın “Artık farklı olacak” deme cesaretidir.

2026… Gel bakalım. Biz, tüm yaşanmışlıklarımızla, tüm yarımlarımızla, tüm umutlarımızla karşındayız. Bu kez daha güçlü, bu kez daha bilinçli, bu kez daha umutlu…

Ve belki… bu kez gerçekten bir şeyler değişir.