BİRİLERİ RÜZGÂR EKTİ:

 

 “Ders kitapları: Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasa’nın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek hükmüne ve Türk Milli Eğitiminin temel ilkelerine uygun olarak hazırlanır.”

***

Yukarıda okuduğunuz metin, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), “Ders Kitapları ve Eğitim Araçları” yönetmenliğiydi…

Ayrıca bu yönetmenliğin, ‘ders kitaplarının nitelikleri’ bölümü ki, bu bölümde de; “Öğretim programlarında belirtilen Atatürk ilke ve inkılâpları ile ilgili kazanımları içerir” denilmekteydi…

***

Yani birkaç gün öncesine kadar, öyleydi.

***

Yani bundan sonra okullarda okutulacak, ders kitaplarında ve eğitim araçlarında: “Atatürk İlke ve İnkılâplarına, yer verilmeyecek…

Laiklikten söz edilmeyecek.

Sosyal bir hukuk devletine uygun olma nedir, bu öğretilmeyecek…    

***

Şimdilik dünü boş verelim.

Günümüz dünyasında, Atatürk İlke ve İnkılâplarının; yok sayılmasının bir nedeni olmalı? Yoksa bu ilkeler, “muasır medeniyeti yakalama dürtüsünün önünü mü kesiyor?   

Ya da diğer devrimler (ihtilallar) gibi Atatürk devrimleriyle de mi bir hesaplaşmaya gidiliyor.

***

Bu gün Atatürk devrimlerini yok saymaya çalışan bu zihniyet, neyin hesabını yapmaya çalışıyor? Oysa kendileri şu anda bulundukları mevkilere ‘yok saymaya çalıştıkları’ ilkelerle gelmediler mi? Kayıpları ne?

Ve ne ispatlamaya çalışılıyor?

***

Birilerinin ektiği rüzgârı biz neden fırtına olarak biçelim?