Çocuk Sayısı Değil, Yaşam Kalitesi Büyüsün

Aile yılı dolayısıyla yapılan son açıklamada Cumhurbaşkanı, yeni evlenen çiftlerden daha önce talep edilen üç çocuk önerisini bu kez beş çocuğa çıkardı. Kuşkusuz her ülke genç nüfusun önemini bilir; ancak mesele sadece sayıdan ibaret değil. Bu çağrı, mevcut ekonomik ve sosyal koşullar içinde ne kadar karşılık bulabilir?

Bugün birçok aile kendi geçimini sağlamakta zorlanıyor. Çocuklarının beslenme çantalarına gerektiği gibi yiyecek koyamayan, et ve süt ürünlerine ulaşmakta güçlük çeken on binlerce hane var. Sağlıklı büyüme için gerekli proteine erişemeyen çocukların sayısı her geçen gün artarken, “beş çocuk” çağrısı gerçeklikten uzak bir beklenti olarak kalıyor.

Dahası, sokakta oynayan çocuğunun eve sağ salim dönüp dönemeyeceğinden emin olamayan bir toplum haline geldik. Ne çocuklarımızın ne de kendimizin güvenliğinden tam olarak emin olamadığımız bir ülkede yaşıyoruz. Üçüncü dünya ülkelerinde rastlanacak türden “ucuz ölümler” artık sıradanlaştı; sorumlular ise çoğu zaman hesap vermeden yollarına devam ediyor. Bu tabloda insanlar nasıl geleceğe dair plan kuracak, nasıl bir aile hayali kuracak?

Gençler, hayat pahalılığıyla, güvencesiz işle, yüksek kiralarla, kalıcı gelecek kuramama gerçeğiyle mücadele ediyor. Henüz kendi yaşam standardını oluşturamayan bir gence beş çocuk sorumluluğu yüklemek ne kadar adil?

Bir ülkenin geleceği yalnızca nüfusun sayısıyla değil, yaşam kalitesiyle, adalet duygusuyla, güven ortamıyla ve ekonomik istikrarıyla şekillenir. Çocuk sayısı elbette bir tercih olabilir, ancak bu tercihin zemini önce devlet tarafından hazırlanmalı. Ailelerin kaygılarını gidermeden, temel ihtiyaçları karşılayacak koşullar oluşturulmadan yapılan çağrıların toplumda karşılık bulması beklenemez.

Gerçek sorumluluk, sayı dayatmak değil; insanların çocuk sahibi olmayı gerçekten isteyebileceği bir ülke inşa etmektir.