Çözüm Bulunamayan Nafaka Sorunu

Bu defa sözüm size, hemcinslerim…

Türk töresinde kadın her zaman değerli görülmüş, hakkı korunmuştur. Kadın; eğitimde, ticarette, hatta devlet yönetiminde erkekle aynı haklara sahip yetişmiştir.

Evinde narin ve ince bir yaşam sürerken, gerektiğinde kendi ayakları üzerinde duracak güce ve asalete sahipti. Bileğini bükemeyen, gönlünü fethedemeyen erkeği eş olarak kabul etmez, hiçbir boyunduruk altına girmezdi. Zamanla örf ve adetler unutuldu. Kadın, din istismarcılarının sömürüsü altına girdi; kendi benliğini kaybetmeye başladı. Oysa bir lider, “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükseltilmeye layıksın” diyerek körelmiş ruhumuzu yeniden diriltmişti. Kadını tekrar topluma kazandırmış hayatın her alanında yer edindirmiş kendi ayakları üzerinde duran, haklarını bilen kimseye minnet etmeyen asil Türk kadınını dünyaya örnek olarak göstermişti. Onun ardından Türk kadınında kimlik karmaşası tekrar başladı. Ne Orta Doğulu olduk ne Avrupalı… Çünkü biz Türk kadınıydık; Tomris Hatun’un, Nene Hatun’un, Halide Edip’in kanını taşıyorduk. Peki, tarihe yön veren kadınlar ne zaman kendi olmaktan vazgeçti de eş olarak kabul etmediği erkeklerin parasına razı oldu? Medenî Kanun haklarımızı korurken, süresiz nafaka bizi sevmediğimiz bir adamın kazancına mahkûm etmiyor mu?

Elbette evlilikte erkeğin sorumlulukları vardır. Fakat evlilik bittiğinde, erkeğin kadın üzerinde hakkı kalmadığı gibi, kadının da erkeğin kazancı üzerinde hakkı olmamalıdır. Ortak kazanımlar paylaşılmalı, çocuklara karşı sorumluluklar sürdürülmelidir. Ancak ayrılık sonrası kadın da erkek de kendi yolunu çizmelidir.
Kadın bir erkeğin malı olmadığı gibi, erkek de bir kadının geçim kapısı olamamalıdır. Evlilik sözleşmesi bittikten sonra. Tabi ki bu evlilik sürecinde erkek evlilik birimi içerisinde kadının eğitim, kariyer ve ekonomik özgürlüğünü kısıtlamış ve ekonomik bağımsızlığını elinden almış ve kadına evde temizlikçi ve çocuk bakıcısı olarak hükmettiyse kadının boşanma sürecinden sonra kendi özgür bağımsızlığını kazanana kadar kadına bakmak ve geçimini sağlayarak kadının kaybettiği yıllarının bedelini ödemekle mükelleftir. Bu ayrı ve özel bir konudur. Bunun dışında kadın çalışıyor ve erkekle eşit şartlardalarsa süresiz nafakada olmamalıdır. Sağlıklı bir ayrılığın yolu, tarafların birbirini yormadan özgürlüklerini korumasından geçer.

Bugün kendi bağımsızlığını kazanmış, ekonomik özgürlüğü için mücadele veren kadınlar varken; neden birkaç yıl süren evliliklerden sonra süresiz nafaka ile zincirlerimizi kendimiz vuralım? Gerçek özgürlük, kendi gücüne inanmak ve kendi emeğiyle ayakta durmaktır.

Hemcinslerim, gelin zincirlerimizi biz kıralım. Özgürlüğü, başkasının kazancında değil, kendi alın terimizde arayalım. Ve eşitliği, özgürlüğü, adaleti savunurken haklarımızı ararken bir başkasına da adaletsizlik yapmamalıyız. Evlik birimi içerisinde ve boşanmadan sonra güç savaşına girmeden birlikteliği yaşamalıyız. Bitmesi gerekiyorsa da çiftler birbirini yormadan haklarına zulmetmeden insancıl bir şekilde bitirmeliyiz. Belki bu bakış açısıyla bakarsak boşanmalar daha kolay olur… Nedersiniz?