Dümdüz Bir Erkek Yok mu Artık?

Bazen gerçekten sadece ‘’dümdüz’’ birini istiyorsun. Ne fazla gizem, ne gereksiz oyunlar. Güvenilir olsun diyorsun, işi gücü yerinde, akşam mesajına cevap versin, sabah ‘’günaydın’’ desin. Mizahı olsun ama şaklabanlık değil; zekâsı olsun ama egosunu akılla karıştırmasın. Basit şeyler bunlar aslında ama günümüzde en zor bulunan özellikler haline geldi.

Artık herkes ‘’travma sonrası mimar.’’ Herkes geçmişini sırtında taşıyor, yeni bir ilişkiye değil terapi odasına gelmiş gibi. Bir taraf geçmişinden kaçarken diğer taraf o geçmişin yansımasından nasibini alıyor. ‘’Ciddi ilişki istiyorum’’ diyenin niyeti, ‘’önce bir bakalım’’ cümlesinin arkasında kayboluyor.
Oysa aranan şey çok sadece: aklı başında, kalbi sağlam, muhabbeti güzel, dürüst adam. Abartısız, filtresiz, maskesiz. Ne sahte romantizm, ne de duygusal açlık oyunu. Sadece dümdüz bir erkek.
Ama sanırım çağ ‘’karmaşıklığı’’ ödüllendiriyor artık. Net olan sıkıcı, samimi olan ‘’fazla açık’’, ciddi olan ‘’soğuk’’ ilan ediliyor. Böyle olunca da herkes bir diğerinin yanında ‘’yarım kalmış’’ hissediyor.
Belki de çözüm, ‘’dümdüz birini bulmak’’ değil; kendi çizgimizi düzleştirmekte, beklentimizi berraklaştırmakta. Çünkü bazen karşımıza çıkanın karmaşası değil, bizim sadeleşmeye olan direncimiz zorluyor bizi.
Ama yine de…
İnsan sormadan edemiyor:
Dümdüz bir erkek yok mu artık gerçekten?