Ama işte tam da orada yaralandım. Sarılmak bana çok görüldü. Yanında olmama, rağmen en temel şey eksikti: kollarının güveni. Ve işte o eksiklik, ilişkide bütün dağları büyüttü. Beni görmezden geldiler, beni başkaları ile aynı kefeye koydular kıyasladılar, karşılaştırdılar. Huzur istediğim tek yerde gördüklerime inanamadım, duyduklarıma da, yaşadıklarıma da…
İnsanın kırılması, yalnızca büyük ihanetlerle olmaz. Bazen en minimal beklentinin karşılıksız kalışı, en derin yarayı açar. Çünkü orada kaybolan şey yalnızca bir sarılma değildir; değer görmek, sevilmek, fark edilmek duygusudur.
Bugün, içimde kapanmayan bir acı taşıyorum. Belki zaman hafifletir, belki iyileşirim. Ama kırılan umudun izleri hep kalacak.
Ve en çok da şunu öğrendim: İlişkide asıl lüks hediyeler değil, uzun cümleler değil, pahalı jestler değil… Bir sarılmanın ağırlığıdır. Çünkü insan, bazen sadece orada kollarında var olmak ister.
Sarılmak bu kadar zor değil, ama ilişkide bu kadar görmezden gelinmek, bu kadar benim hislerimin dikkate alınmadığı bir ilişki de bulunmak bana çok ağır geldi.