Önceki gün kaleme aldığım “Üç kuruşa çalıştırılırsa, işçi bulunmaz” başlıklı yazıma tahmin ettiğimden fazla tepki aldım. Bir çok kişi arayarak benimle aynı görüşe sahip olduğunu belirtirken, sanayicilerin “İşçi bulamıyoruz” sözlerine de tepki gösterdiler.
Yine arayıp veya mail atıp görüşlerini paylaşanların büyük bir kısmı, sanayicilerin şehrin sorunlarına uzak olduğunun altını çiziyorlar.
**
Sanırım şehrin Suriye olaylarından etkilenmediğini dile getiren sanayiciler şehirde ne kadar antipatik göründüklerinin farkında değiller. Suriye belki sanayici için küçük bir pazar. Ancak o küçük pazardan Gaziantep’te bir çok eve ekmek gidiyordu. Kapıların kapanması bir çok kepengin de kapanması anlamını taşıyor.
O zaman sanayici ya bunu ayırt edemeyecek kadar toplumdan uzak, ya da “Beni etkilemiyor, o zaman bana ne” düşüncesinde. Bir diğer seçenek ise birilerine hoş görünme çabası...
**
Daha önce bir çok yazımda dile getirdim. Gaziantep ile ilgili sanayici ve işadamlarımızı dinlediğimizde, dile getirebildikleri, övünebildikleri tek şey var; sanayimiz-ihracatımız...
Sosyal yaşamda sınıfta kalan, eğitimde arka sıraları artık benimseyen bir şehir. ..
Kurduğu fabrikalar, tesislerden bahsederken istihdam yarattığıyla övünen, ancak bütün başarılarının sonuçta para kazanmaya odaklandığı bir sanayici profili...
Bir cami yaptırıp veya bir kaç kuruluşa yardım yapıp, bunu da vergisinden düştükten sonra şehre karşı görevini yerine getirdiğini düşünen bir anlayış...
**
Bunlara belki alınacaklar. Ancak bunlar sokaktaki vatandaşın görüşleri.
Eğer makam araçlarını bir kenara bırakıp sokağa iner, vatandaşla bir hasbehal ederlerse, yukarıda yazılanların ne kadar hafif kaldığını görecekler.
Bugün yaşlı bir esnafın söylediği sözle bitireyim yazımı;
“ Bizim sesimiz duyulmuyor, onlar konuşuyor. Bizim adımıza konuşmasınlar. Garibanın halini de garibana sorsun büyüklerimiz.”