Bu korkunç bulgu üzerine Büyükşehir Belediyesi, ihaleyi feshetti.
Ancak asıl tartışmayı alevlendiren, Oğuzeli Belediye Başkanı’nın yaptığı açıklama oldu:
“Uygun şartlarda kesildikten sonra at eti yenir.”
Bu söz, halkın sağlığını hiçe sayan bir umursamazlığın ve kamu vicdanıyla bağını koparmış bir bakış açısının göstergesidir. Çünkü mesele at etinin yenip yenmemesi değil; vatandaşların, çocukların, yaşlıların haberleri olmadan, gizlice ve etik dışı yollarla bu etlere maruz bırakılmasıdır.
Şu soruyu sormamak mümkün değil:
Eğer bu skandal, herhangi bir CHP’li belediyede yaşanmış olsaydı, medya bu kadar sessiz kalır mıydı?
Kesinlikle hayır. Günlerce süren manşetler, siyasi şovlar, linç kampanyaları görürdük.
Ama şimdi? Sessizlik hâkim.
Sanki halkın yediği et değil de, ihale dosyasının sayfa sayısı konuşuluyor.
Büyükşehir Belediyesi’nin ihaleyi fesh etmesi, geç ama doğru bir adımdır. Ancak kamuoyu hâlâ şu soruların cevabını bekliyor:
Bu firma daha önce nerelere yemek vermişti?
Denetimler neden yeterince sık ve etkili yapılmadı?
Sorumlular hakkında adli ve idari soruşturma başlatıldı mı?
Ve en önemlisi, Oğuzeli Belediye Başkanı’nın bu sözleri ciddiye alınacak mı, yoksa bir gaf olarak geçiştirilecek mi?
Unutulmamalıdır ki, bu mesele yalnızca "at eti yendi mi, yenir mi?" tartışması değildir.
Bu, kamu hizmetlerinde şeffaflık, gıda güvenliği, ve en önemlisi sorumluluk bilinci meselesidir.
Bugün bu skandala sessiz kalanlar, yarın kendi çocuklarının da benzer bir ihmale maruz kalabileceğini unutmamalıdır.
At eti meselesi değil bu. Bu, ahlak ve adalet meselesi.