Ayrı kalmak… Başta yüreğe saplanan bir sızı gibi gelir. Günler uzar, geceler ağırlaşır. Telefonda konuşmak yetmez, kelimeler sarılmanın sıcaklığını taşımaz. Ama işte o yokluk, kalpte unuttuğun bir şeyin filizlenmesine sebep olur: Özlem. Ve özlem, aşkın en saf halidir.
Sevdiğinden uzak kaldığında, onun en küçük detayları bile hatıralarının başköşesine oturur. Kahkahasının rengi, sesinin titreyişi, kokusunun bıraktığı iz… Ayrılık, bunları daha kıymetli kılar. Çünkü insan, elinde tuttuğunun değerini değil, kaybetmek üzere olduğunun kıymetini en derinden hisseder.
Ve kavuşma anı… İşte orada zaman bükülür. Ayrı geçen günler bir anda erir, kalbin yıllardır aynı ritmi bekliyormuş gibi atar. Bir bakış, bir sarılma, bir ‘’geldin’’ sözü… O an anlarsın ki, bazen aşkı tazelemenin en güçlü yolu, bir süre ayrı düşmektir.
Belki de bu yüzden bazı sevgiler, mesafeden güç alır. Çünkü her kavuşma, baştan âşık olmanın en güzel bahanesidir.
‘’Bazen sevgi, iki kalp arasındaki en uzun yolculuğun sonunda tazelenir.’’
Çünkü biliyorum; bir gün bu yollar sevenleri kavuşturacak. Ve o an geldiğinde zaman duracak, gözlere nefes almadan bakılacak, eller avuçlarda, kalp göğüste hissedecek.
Ayrılığın o yükü, kavuşmanın ilk sarılışında eriyip gidecek. İşte o gün… Beklediğiniz tüm günlere değecek.