Bilge Adam gence bir kaşık uzatır, içine biraz yağ koyar ve der ki: ‘’Al bu kaşığı tut evladım. Bahçemde dolaş ama sakın içindeki yağı dökme.’’
Genç dikkatle bahçede dolaşır, geri döndüğünde yağı dökmemiştir. Bilge Adam sorar: ‘’Bahçemdeki güzellikleri gördün mü?’’
Genç başını öne eğer: ‘’Hayır, ben sadece yağı dökmemeye odaklandım.’’
Bilge Adam tekrar gönderir: ‘’Bu kez bahçemi keşfet, güzellikleri gör.’’
Genç bu defa bahçeye hayran kalarak geri döner: ‘’Renk renk çiçekler, mis kokulu güller, yemyeşil ağaçlar… Bahçen muazzam.’’
Bilge Adam kaşığa bakar, yağ kalmamıştır.
Ve der ki:
‘’Mutluluk işte budur: Hayatta sorumluluklarını yerine getirirken, etrafındaki güzellikleri de görebilmek. Ne sadece yağı taşımaya odaklanmalı, ne de sadece çiçeklere. Dengeyi kurabilen insan mutluluğu bulur.’’
Biz çoğu zaman sadece sorumluluklarımızın ağırlığına odaklanıyoruz. Ya da tam tersi, güzelliklerin cazibesine kapılıp sorumlulukları unutuyoruz. Oysa yaşam, ikisini bir arada taşıyabilme sanatı. Bir elimizde kaşık, gözümüzde bahçe… İşte o an gerçek mutluluğa biraz daha yaklaşmış oluyoruz.
Hayat, bize verilen görevleri yerine getirirken güzellikleri fark etmeyi unutmamakla kıymetli. Kaşığı da, bahçeyi de aynı anda görmeyi öğrenelim.
Hayatın sırrı belki de şudur: Kaşığı taşırken gül kokusunu unutmamak, sorumluluklarımızı yaşarken sevgiyi, aşkı, güzelliği hissetmeyi bırakmamak. Çünkü mutluluk, hem görevde hem de gönülde aynı anda açan çiçek gibidir.