HUKUK

İlk olarak 1575-85'te kaydedilen hakim tanımı, bilge adam kelimesinden gelir. Hakimin, adaleti sağlamak üzere bağlı bulunduğu toplumda huzuru, düzeni ve güvenliği sağlamak üzere;yazılı ve sözlü başvuru kaynakları;

HUKUK KURALLARI.
DİN KURALLARI.
AHLAK KURALLARI.
ÖRF VE ADET KURALLARI.
GÖRGÜ KURALLARI'dır. Bu prensiplere dayanarak bağımsız ve tarafsız olarak karar veren kimsedir.

Hukuk kuralları, toplumun düzenini sağlamada, bireylerin haklarını korumada, adaleti tesis etmede ve sosyal dengeyi kurmada hayati bir rol oynamaktadır. Hukukun üstünlüğü ilkesi, demokratik toplumların temel taşıdır. Bireyler arası ilişkilerin düzenlenmesinde hukuk kuralları belirleyici rol oynar.

Adalet, hukukun ana gayesi olarak kabul edilir. Adalet ilkesine göre, herkes yasa önünde eşittir ve kimseye ayrıcalık tanınmaz. Eşitlik ilkesi de hukukun temel prensiplerinden biridir ve bireylerin hukuki durumlarının ve haklarının aynı ölçüde korunmasını sağlar.

Günümüzde hukuk alanında bir dizi tartışma ve sorun bulunmaktadır. Küresel ısınma, dijitalleşme, kişisel verilerin korunması ve çocuk,kadın,engelli insan hakları gibi konular, hukuk sistemlerini sürekli olarak güncelleme gereksinimi doğurmaktadır. Ayrıca, hukuk eğitiminin kalitesi ve yargı bağımsızlığı da önemli tartışma konularıdır.Hukuk, içine doğduğumuz bir ilişkiler gerçeği olarak olaylara doğru bakmayı, mantıklı/sağlıklı/bilimsel düşünmeyi, faydalı olanı, zarar/olumsuzluk yaratmayanı, insanın değerlerini/haklarını korumayı, adaleti ve gelişimi amaçlayarak açıklık ve anlaşılırlık özünü oluşturmalıdır.

Hukukun üstünlüğü, devletin yanında hukukun daha fazla kendini gösterebildiği, araçsal öneminden sıyrılmış bir devlet yapısını ifade eder. Bu anlayışta, hukuk her zaman öndedir ve devlet, hukuka kayıtsız şartsız bağlı, tüm organ ve kurumları ile Anayasa ya, Yasalara ve Evrensel Hukuk kurallarına uymayı kabul ettiği bir anlayışı içermelidir.Kuralların ihlal edilmesi halinde kuralları uygulamayla sorumlu olan

Hâkim veya yargıç, adaleti sağlamak üzere bağlı bulunduğu topluluğun hukuk kural ve prensiplerine dayanarak bağımsız ve tarafsız olarak karar veren kişi olmalıdır. Hukuk, toplumun veya Hükümetin davranışı yönetmek için geliştirdiği kurallar sistemini ifade ederken, adalet eşitlik, hak ve ahlaka dayalı bir kavramı niteler. “Hukuk” ve “Adalet” arasındaki temel fark budur. En önemlisi, adalet her şeyin adil ve doğru olduğu, hukuk ise adalete hizmet etme aracı olan bir kavramdır. Hukuk, adalet uygulamalarının deneme tahtası alanı değildir. Ancak, yaşamın gelişen koşullarında hakkın, adaletle uygulamalarına zemin oluşturmalıdır. Bu yaklaşımda,bireyin bireyle,bireyin içinde yaşadığı, canlı-cansız doğadaki her varlıkla ilişkilerinde de yazılı-yazısız bir kurallar manzumesi içinde, adil paylaşımcılıkta gerekli bir koşuldur.Rabbena hep bana yaklaşımının, sürdürülemez bir anlayış olduğunu anlamak için mutlaka sorunun bizi içine alması gerekmez.Türkiye, Hukukun üstünlüğü endeksi sıralamasında 143 Ülke arasında 118.sırada yer almakla Hukuktan,Adaletten ne kadar uzaklaştığını kanıtlamıştır.Bu bir tercih değil,bu düzenin mevcut uygulayıcılarla dayattığı bir sonuçtur.Layık olup olmadığımızı, bize dokunmayan yılanın bize de dokunduğun da iş işten geçmiş olmadan, ayılmak için çok zaman kalmadığını bilmeliyiz.Ne demişti GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK; “Uyuyan Milletler Ya Ölür ,Ya Da Köle Olarak Uyanır”.
Tercih Sizin.

Çaresiz değilsiniz,ÇARE SİZSİNİZ.

Yük.İnş.Müh.M.Sait KÖSE