Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir iyilik erişirse "Bu, Allahtandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, "Bu, senin yüzündendir." derler.
Ey Muhammed! De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu topluma ne oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar? (Nisa suresi,78)
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (Enbiya suresi,35)
Nisa,78 ve Enbiya,35 ayetlerinden iktibas,insanın kaçış yolu olmadığını,ölümün her yerde her an vuku bulabileceğini ifade eder.İnsanoğlu istikbale dair planlar kurarken bu hakikatle ne zaman karşılaşabileceğini hesaplayamaz,hatta hesaplamak dahi istemez.Nefse en ağır gelen bu gerçeği işittiğimizde veya hatırladığımızda,Hemencecik ''Allah göstermesin'' veya ''gecinden versin'' diyebiliyoruz çoğu kez.
Oysa plansız,proğramsız olan ölüm bizi her saniye yakalayabilir.Bir nefes aldığımızda,ikinci nefese garanti yok iken, neden ibadetlerimize karşı mazeretlerimiz olabiliyor?
Malumunuz yapılış itibariyle ibadetler üç çeşittir.
1-Bedeni ibadet: Kalp ve beden hareketleriyle yapılan ibadetlerdir.
2-Maddi ibadet: Mal ile yapılan ibadettir.
3-Hem maddi hem bedeni ibadet: Vücut hareketleri ve mal ile yapılan ibadetlerdir.
Çoğu zaman ibadetlerimizi ihmal edip yapmayarak,bir bahane uydurabiliyoruz.En başta dinin temeli
olan namazımıza karşı yaptığımız ihmal en büyük tembelliktir.Halbuki ölüm gibi birhakikati gözardı ederek,ibadeti hatırlamayışımızın, bize ne kadar çok zarar verdiğinin farkına bile varmayız çoğu zaman.Öyle an'lar oluyor ki;Allah-u teala rahmetinden,merhametinden dolayı kulunun hayır işlemesini istediği vakit,bazen hayrı insanın ayağına kadar gönderir.O vakit kul; ibadetten kaçınmaz ve nefsine yenik düşmez ise, o hayrı yapıyor.O hayrı yapmanın zevkine,güzelliğine ulaşan al-i cenap ve yüksek ruhlu insanlar,kendilerine sunulan hayırlar;bin defa da sunulsa yine yapar ve yapmaktan asla usanmazlar.
Zaten ibadeti bu şekilde uygulayan/anlayan insanlar ibadette derinliği kazanıp farklı boyutlara geçebiliyorlar.
Diğer türlüsü sadece eğilip kalkmaktan,aç kalmaktan,parasını zorla vermekten öteye gidemez.
Yine risale-i nurda bahseder;İbadetin mânâsı şudur ki: Dergâh-ı İlâhîde abd kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp kemâl-i Rububiyetin ve kudret-i Samedâniyenin ve rahmet-i İlâhiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.
Yani, Rububiyetin saltanatı, nasıl ki ubûdiyeti ve itaati ister.
Rububiyetin kudsiyeti, paklığı dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp, istiğfar ile ve Rabbini bütün nekaisten pak ve müberra ve ehl-i dalâletin efkâr-ı
batılasından münezzeh ve muallâ ve kâinatın bütün kusurâtından mukaddes ve muarra olduğunu, tesbih ile, Sübhanallah ile ilân etsin.
Hem de Rububiyetin kemâl-i kudreti dahi ister ki, abd, kendi zaafını ve mahlûkatın aczini görmekle, kudret-i Samedâniyenin azamet-i âsârına karşı istihsan ve hayret içinde Allahu ekber deyip, huzûr ile rükûa gidip, Ona iltica ve tevekkül etsin.
Hem Rububiyetin nihayetsiz hazine-i rahmeti de ister ki, abd, kendi ihtiyacını ve bütün mahlûkatın fakr ve ihtiyâcâtını sual ve dua lisanıyla izhar ve Rabbinin ihsan ve in’âmâtını şükür ve senâ ile ve Elhamdülillâh ile ilân etsin.
Demek, namazın ef’âl ve akvâli bu mânâları tazammun ediyor ve bunlar için taraf-ı İlâhîden vaz edilmişler.
Allah'a olan ibadetten asıl maksat insanın aczini fakrını hissedip sonsuz rahmet sahibine secde ederek yalvarması,tesbih etmesidir aslında.Abd oluşumuz teslimiyeti gerektirir;
ve her secde edişimiz teslimiyetimizin mührüdür.Bizlere bahşedilen tüm nimetlere şükrümüzde kulluğumuzun gerekliliğidir.İnsanın ilk görevi, ''oku'' emrinden sonra okuduklarını amel edip,yaşamasıdır.9.sözde anlatıldığı gibi ibadet yapmak aczini bilip,rahmet-i rahmana yücelerek,
ne kadar aciz olduğunu; hatta,bir sineğe dahi yenik düştüğünü gözlerinle müşahade edebilmek elzemdir.Kuran'ı kerimde;
Ey insanlar! (Size), bir örnek verildi. Öyleyse onu dinleyin. Muhakkak ki Allah'tan başka taptıklarınız,
bir sinek dahi yaratamazlar, onun için (onu yaratmak için) biraraya gelip toplansalar bile. Ve eğer sinek, onlardan bir şey kapıp kaçsa, onu ondan (sinekten) alamazlar. Talip (isteyen) de talep edilen (istenen) de aciz.
Aciz ve fakir olan insan Allah'a muhtaçtır ve ibadet yapmamak için hiç bir mazeret üretemez.İbadet yapmak Allah'ın bize verdiği nimetlere karşı bir şükran borcudur.Eğer ibadet olmasaydı insanoğlu yaradanına karşı aczini bilmeyip,kibre sevkolurdu.Ruhul beyan tefsirinin bildirdiğine göre:
Kıyamet gününde bir kul getirilir.
-Beni sana kulluktan ne alıkoydu ? denilir. Kul:-Yarabbi beni mübtela kıldın,başıma bir sürü amirler diktin,beni sana ibadetten alıkoydular,der.O kula yusuf aleyhisselamın zindandaki ubudiyeti misal olarak getirilir ve:
-Sen yusuf kulumun düştüğü sıkıntıdan daha fazla mı sıkıntı içindeydin? o zindanda ikendahi bir an bile ubudiyetinden gafil olmadı,denilir.Kul susarak, kusurunu itiraf eder.
Sonra bir zengin getirilir:
-Seni bana kulluktan,malını benim yolumda infaktan alıkoyan neydi? denilir.
-Yarabbi malımın çokluğu beni meşgul etti,der.Ona da Süleyman aleyhisselam misal getirilerek:
-Sen süleyman kulumdan da mı zengin idin ? onu niye o kadar malı mülkü meşgul etmedi denilir.
Sonra bir hasta getirilir:
-Seni bana kulluktan alıkoyan nedir? denir.
-Yarabbi bana hastalık belası verdin,der.
-Senin bela ve hastalığın Eyüb'ünkünden daha mı zararlı ve şiddetli idi? onun müthişhastalığı niye kendisini meşgul etmedi?
Sonra isyanı sebebiyle Allah'ın rahmetinden ümidini kestiği için ibadeti terkedenbirisi getirilir:
-Sen Firavundan daha fazla mı isyan ettin? o bile benim herşeyi kuşatmış rahmetimden ümidini kesmedi ve boğulurken de olsa kelime-i tevhidi söyledi denir.
Sünneti seniyyeye baktığımızda ibadet yapmanın o kadar kolay yöntemleri gösterilmiştir ki;bir müslümanın diğer bir müslümana tebessümle bakması bile sadakadır.Zorda,yolda,darda kalana yardım etmek; unutmayalım ki hepsi birer ibadettir.Mesela yakın zamanda suriyenin savaşta kalması ve oradaki insanların can havliyle buraya gelmesi bana;peygamberimizin, mekkeli müşriklerin müslümanlara yaptıkları işkencelerden dolayı medineye hicret emrini hatırlatıyor.Ensarın muhaciri kucaklamasıuhuvvetin ve kardeşliğin örneği değil midir?
O sebeble Allah bizlere muhacir ve ensar bilinci ihsan eylesin...
Cenab-ı hak bizleri her an kendisini anan ve ibadet yapan kullarından olmayı nasib etsin...
AMİN
Geleceğin aydınlık ve mesut dünyalarını ancak, muhabbetle şahlanmış sevgi kahramanları kuracaktır.
Dudaklarında muhabbetten tebessüm, gönülleri sevgiyle harman, bakışları insanî duygularla buğu buğu, herkese ve her şeye şefkatle gamze çakan; doğup-batan güneşlerden, yanıp-sönen yıldızlardan hep muhabbet mesajları alan sevgi kahramanları...