İNSANLIK DERSİ

Özgürce…

     İlerleyen satırlarda sizinle paylaşacağım anıyı okurken fark kettim ki, çok bencilleşmişiz. Her şeyi kendimize istiyoruz. Sadece bizde olsun, en iyisi benim olsun. Bu eskidi, yenisini alalım.

Tamamıyla tüketim toplumu haline gelmişiz. Bizim her şeyimiz varken, hiçbir şeyi olmayanları, üstü başı eski püskü gördüklerimizi küçümseyen ifadelerle bakmayı marifet sanıyoruz.

Biraz daha paylaşımcı, biraz daha sevgi dolu olmalıyız. Toplumsal barış ancak böyle sağlanır. Birbirimizi böyle daha çok severiz.

Şimdi okuduğum anıyı sizlerle paylaşabilirim.

Ünlü İtalyan sinema sanatçısı Vittorio de Sica bir TV röportajında anlatıyor :

“İtalya' da Napoli' nin kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar da, espressolarımızı içiyoruz. İçeri giren müşterilerden biri, barmene "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) diyor, iki kahve parası veriyor, bir kahve içip gidiyor, barmen de tezgahın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt asıyor.

Biraz sonra iki kişi içeri giriyor: "due caffee e unsospeso" (iki kahve ve bir askıda) diyorlar, üç kahve parası verip, iki kahve içip gidiyorlar, barmen gene bir küçük kağıt daha asıyor tezgahın üstündeki çiviye...

Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyor.Derken üstü başı biraz eski, püskü, belli ki fakir biri bardan içeri girdi, barmene "un caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi, ve barmenin hazırladığı kahveyi içip, para ödemeden çıkıp gitti. Barmen de tezgahın üzerine asmış olduğu kağıtlardan bir tanesini aşağı indiriverdi...”

 

Özgür Zor

 

//

Hisset

SIYRILIP GELEN

Soluk bir ay dolanıyor  

kentin üstünde her gece 

Her gece bilge bir gezgin 

tavrıyla adımlıyor yolunu

 

Güz yanığı bir durgun 

sessizlikle örtülü her şey 

ve yırtılmış bir tül gibi 

savrulup duruyor zaman

 

Suların sesini dinle şimdi 

ormanın fısıldayışlarını 

usulca yarılıyor dağların göğsü 

bir aşkı dinlendirmek için

 

Ve gözleri uzak yamaçlarda 

aranıp dururken bir şeyleri 

sessiz ve sakin beklemekte 

bekledikçe bileylenen yürek

 

Belli ki dağların, denizlerin

ve göllerin üzerinden 

sıyrılıp gelmektedir seher 

Belli ki yakındır 

doğayı ve hayatı sarsacak saat 

 

Ahmet TELLİ

///

Gülümse

Çok şükür          

Bankaya yeni bir memur girer. Bir masa verilir, oturur. Ama masada kağıt, kalem, bilgisayar hiçbir şey yok.

Genç çok sinirlenir, kendisine verilen numaralardan depo müdürlüğü olarak bildiğini çevirir. Karşısına çıkan ilk kişiye bağırıp çağırmaya, küfretmeye başlar:

- Ne dalgacı heriflersiniz, bankamı kreş mi kardeşim burası, hemen istediklerimi getirin, gelirsem dağıtırım orayı ona göre.

Telefondaki ses sakin bir tonla cevap verir:

- Siz kiminle konuştuğunuzu biliyor musunuz acaba?

- Hayır, kiminle konuşuyormuşum bakalım?

- Ben bu bankanın müdürüyüm!

Çocuk yutkunur:

- Peki siz kiminle konuştuğunuzu biliyor musunuz?

- Hayır.

- Ohhh, çok sükür.. ve telefonu kapatır.

///

Kulağına küpe olsun

Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!"

"Peki, sen ne görüyorsun bakalım?"

"İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan."

 

| Zülfü Livaneli