Asıl problem işte burada başlar: Ne istediğimizi bilmeden, bir yolculuğa çıkmak…
İsteklerini bilmeyen bir insan, karşısındakinden netlik bekleyemez. Çünkü kendi pusulası yokken, başkasının yön göstermesi bir fayda sağlamaz. O yüzden birçok ilişki, beklentilerle dolu ama tanımlanmamış ‘’boş bir anlaşma’’ üzerine kurulur. Taraflar kendi içinde bile ne aradığını bilmiyorken, birbirine ne verebilir ki?
Sonra şikâyetler başlar: ‘’Ben böyle hayal etmemiştim’’ ya da ‘’Onun bana yetmediğini anladım. ‘’ Oysa bu hayaller en başında açıkça konuşulsa, yolun ortasında hayal kırıklığına dönüşmeyecekti.
İlişkiye başlamadan önce kendine sormak gerek: Ben güven mi arıyorum, eğlence mi? Yanımda bir yol arkadaşımı mı istiyorum, yoksa sadece bir eşlikçi mi? Geçici bir rüzgâr mı, köklü bir fırtına mı? Bu sorulara verilen dürüst cevaplar, ilişkiyi kurtaracak en güçlü kalkanlardır.
Çünkü isteklerini bilmeyen bir kalp, başkasını da yolda kaybettirir. Ve sonunda geriye, hem kendi yaralarını hem de karşısındakinin kırıklarını bırakır.
Unutma: İlişkiler, yolculuğa çıkmadan önce bavuluna koyduğun ‘’ne istediğini bilmek’’ ile başlar. Onu koymazsan, yolun ortasında eksikliği en ağır şekilde hissedersin.
Ve bil ki; ne istediğini bilmeden ilişkiye başlayan, sonunda ne istemediğini yaşayarak öğrenir.