‘’Kalpleri Siper Etmeyin, Aşka Alan Açın’’

Bir savaş alanına döndürdük ilişkileri. Herkes gardını almış, sanki en yakınındakine karşı bile tetikte. Sevmek bir risk, güvenmek bir zayıflık, affetmek ise kaybetmek sanılıyor artık. Oysa dünya bir cephe hattı değil, aşk da bir savaş taktiğiyle yönetilecek bir oyun değil.

Neden her yeni ilişkiye, eski kırıklarımızın kalkanlarıyla başlıyoruz? Neden karşımızdaki insanı düşman değilken bile yenilmesi gereken biri gibi görüyoruz? Bu kadar savunmada olmak, sevginin doğal akışını kesmiyor mu?
Aşka karşı bakış açımızı değiştirmeden, sağlıklı bir bağ kurmak imkânsız.
Aşk, taraflardan birinin zaferiyle değil, iki tarafın barışa niyet etmesiyle mümkün. Bu da cesaret ister.
Kırılmaktan korkmadan konuşmak, sevilmeye layık olduğuna inanmak , ‘’ ya giderse’’ endişesi yerine ‘’birlikte nasıl kalırız’’ sorusunu sormak…
Biliyorum, herkes geçmişinden yorgun, bir daha yanılmaktan çekiniyor. Ama kendimizi koruyacağız diye aşka kapımızı kapatırsak, en büyük yenilgiyi biz alırız.
Kalbinizi bir kale gibi örmektense, bir bahçe gibi açın; geleni tanıyın, kalanı büyütün bu kadar basit, zorlaştırmayın.
İlişkilerde strateji değil, samimiyet kazanır.
Ve en çok da kendiniz olabildiğiniz yerde iyileşirsiniz.
Aşk, savaşarak değil; anlayarak yaşanır. Kalbinizi silahlandırmak yerine, şefkatle donatın. Dünya zaten yeterince yorucu. Birbirimize güvenli liman olmayı öğrenelim.
‘’Sevgi, barışa çıkan en kısa yoldur. Ama önce yüreğimizdeki dikenleri söküp, yol etmeyi göze almalıyız.’’ _ Clarissa Pinkola Estes