KARBON SINIR DÜZENLEME MEKANİZMASI

Avrupa Birliği’nin iklim politikalarının kalbinde yer alan Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism – CBAM), sadece çevresel bir düzenleme değil, aynı zamanda küresel ticaret yapısında köklü bir dönüşümün de habercisidir. Temel hedefi, “karbon kaçağı” riskini azaltmak ve üretim süreçlerinde karbon emisyonunu fiyatlandırarak daha adil, sürdürülebilir bir rekabet ortamı yaratmaktır. Ancak bu mekanizmanın etkileri sadece çevreyle sınırlı değildir; sanayiden ihracata, enerji maliyetlerinden yeşil teknoloji yatırımlarına kadar geniş bir alanda yeniden yapılanmayı zorunlu kılmaktadır.

Avrupa Yeşil Mutabakatının Yeni Ayağı

Avrupa Birliği’nin 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini benimseyen “Avrupa Yeşil Mutabakatı”, ekonomik büyümeyi karbon yoğun üretimden ayırmayı amaçlıyor. Bu hedef doğrultusunda CBAM, AB içinde uygulanan Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile dış ticaret arasında bir köprü işlevi görüyor.

Özetle; AB sınırları içinde üretim yapan firmalar, karbon emisyonları için bir bedel öderken, AB dışındaki üreticilerin bu maliyetten muaf kalması “karbon kaçağı” olarak tanımlanıyor. Yani, karbon maliyetinden kaçmak için üretimi çevre düzenlemelerinin daha gevşek olduğu ülkelere kaydırmak anlamına geliyor.

CBAM tam da bu noktada devreye giriyor: AB’ye ihracat yapan firmalar, kendi üretimlerinde oluşan karbon emisyonuna karşılık belirlenen oranda karbon sertifikası satın almak zorunda kalıyor. Böylece karbon yoğun üretim yapan ülkeler, artık çevresel maliyetleri ihracatlarında da üstlenmek durumunda kalıyor.

Uygulama Kapsamı ve Geçiş Süreci

CBAM ilk aşamada altı sektörle sınırlı olarak yürürlüğe girdi: demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen. Bu sektörler, yüksek karbon yoğunluğu ve uluslararası ticaretteki rekabet gücü nedeniyle öncelikli olarak seçildi.
2023 yılında başlayan geçiş dönemi boyunca firmalar sadece raporlama yükümlülüğü altındaydı; yani AB’ye yaptıkları ihracatta kullanılan üretim sürecinin karbon emisyonlarını belgelemekle yükümlüydüler. Ancak 2026 itibarıyla bu raporlama fiili bir mali yükümlülüğe dönüşecek. Bu da üreticilerin karbon yoğunluğunu azaltmadıkları takdirde ihracat maliyetlerinin doğrudan artacağı anlamına geliyor.

Bu düzenlemenin etkisi, AB pazarına ihracat yapan ülkelerde –özellikle Türkiye gibi sanayi ihracatı ağırlıklı ekonomilerde– oldukça güçlü hissedilecek. Zira Türkiye’nin AB’ye ihracatı toplam ihracatının yaklaşık yarısını oluşturuyor. Dolayısıyla karbon salımı yüksek üretim yapan sektörler, rekabet gücünü koruyabilmek için üretim süreçlerini yeşil dönüşümle uyumlu hale getirmek zorunda.

Türkiye Açısından CBAM’ın Stratejik Önemi

Türkiye, AB ile Gümrük Birliği içinde yer aldığı için CBAM’ın etkilerini doğrudan hissedecek ülkelerin başında geliyor. Bu nedenle mekanizma sadece çevresel bir düzenleme değil, aynı zamanda ticaret politikası ve sanayi stratejisi açısından da kritik bir dönüm noktası niteliğinde.

Sanayi üretiminde hâlâ yüksek oranda fosil yakıtlara dayalı enerji kullanımı, Türkiye açısından en önemli dezavantajlardan biri. Elektrik üretiminin önemli bir kısmı doğal gaz ve kömürden elde ediliyor. Bu durum, ihracat ürünlerinin karbon yoğunluğunu artırıyor ve dolayısıyla CBAM kapsamında maliyetleri yükseltiyor.

Bununla birlikte Türkiye’nin elinde önemli fırsatlar da var. Yenilenebilir enerji kapasitesindeki hızlı artış, enerji verimliliği yatırımları ve Yeşil Mutabakat Eylem Planı gibi politika adımları, uyum sürecini hızlandırabilecek nitelikte. Özellikle güneş ve rüzgâr enerjisinde son yıllarda kaydedilen büyüme, üretim maliyetlerini düşürürken karbon ayak izini azaltmak için stratejik bir avantaj sağlıyor.

Sanayi Dönüşümü ve Yeşil Finansın Rolü

CBAM’ın Türkiye için en somut sonucu, sanayide yapısal dönüşümü zorunlu hale getirmesi olacak. Firmalar artık yalnızca üretim maliyetiyle değil, üretim yönteminin karbon içeriğiyle de rekabet etmek durumunda. Bu da enerji verimliliğini artıracak, atık azaltımını destekleyecek ve temiz üretim teknolojilerine yönelimi teşvik edecek.

Ancak bu dönüşümün gerçekleşmesi için ciddi finansman ihtiyacı bulunuyor. Burada devreye yeşil finansman araçları giriyor. Karbon salımını azaltmaya yönelik yatırımların desteklenmesi, yeşil tahviller, sürdürülebilirlik kredileri ve karbon piyasaları gibi finansal mekanizmaların geliştirilmesini gerektiriyor. Türkiye’de son dönemde Borsa İstanbul’da kurulan

Yeşil Taksonomi altyapısı, bu anlamda önemli bir kurumsal adım.

Ayrıca, sanayi sektörlerinin karbon ayak izini ölçmek ve raporlamak için dijital izleme sistemlerinin kurulması da kaçınılmaz hale geliyor. Bu nedenle CBAM, sadece çevresel değil; aynı zamanda dijital dönüşüm sürecinin de hızlandırıcısı konumunda.

Küresel Ticaretin Yeni Dili: Karbon Eşitliği

Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması, küresel ölçekte “karbon eşitliği” kavramını gündeme taşıyor. Artık bir ürünün rekabet gücü yalnızca fiyatına veya kalitesine göre değil, üretim sürecinde yarattığı çevresel etkiye göre de ölçülüyor. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin ihracat stratejilerini yeniden tanımlamasını gerektiriyor.

Türkiye’nin bu yeni ticaret paradigmasına uyum sağlaması, uzun vadede rekabet avantajı elde etmesini mümkün kılabilir. Çünkü yeşil dönüşümü zamanında tamamlayan ülkeler, yalnızca AB pazarında değil, küresel değer zincirlerinde de daha yüksek bir konum elde edecek.

Sonuç: Zorunluluktan Fırsata Dönüşen Bir Süreç

Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması, ilk bakışta ihracatçılar için yeni bir maliyet unsuru gibi görünebilir. Ancak uzun vadede bu mekanizma, düşük karbonlu üretime geçişi teşvik ederek sanayi altyapısının modernleşmesini ve enerji verimliliğinin artmasını sağlayacak. Türkiye’nin bu süreçte öncelikli hedefi, sadece uyum sağlamak değil, bu dönüşümü rekabet avantajına dönüştürmek olmalıdır.

Yeşil dönüşüm, artık bir tercih değil, ekonomik bir zorunluluktur. CBAM, bu zorunluluğu küresel ticaretin merkezine taşımıştır. Türkiye, sanayisini karbon nötr üretim vizyonuna uygun biçimde dönüştürebilirse, sadece Avrupa pazarında değil, geleceğin yeşil ekonomisinde de güçlü bir aktör olma potansiyelini koruyacaktır.

ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar