Bir insan:
Cinsiyeti ne olursa olsun ister kadın, ister erkek.
Yaşı başı ne olursa olsun ister genç, ister yaşlı.
Mutlaka sebepler lazımdır, kötü yola düşmesi için. Ancak benim bahsettiğim kötü yol sadece namus mevhumuyla sınırlı değil, daha geniş kapsamlı.
Bu oluşumlar da:
Bulunduğu ortam olabilir, zorlanır.
Yaşam şartları olabilir, aç kalır, çıplak kalır, zorlanır.
Yaşam sınırları içindeki kişilere özenir. Bu yapıyor da ben neden yapmayayım der.
Ya da kişiliğinin itilişi olarak içinden gelir.
Her halükarda bir şekilde bir pisliğe bulaşır.
Kötü yola düşer…
***
Suçlu kim? Suçlu hiç kimse. Suçlu herkes.
***
“Aç it fırın yıkar” derler…
Bu sözü neden söylemişlerdir büyüklerimiz, hiç düşündünüz mü?
***
Antep’imizde büyük iş adamlarımız, sanayicilerimiz ve bu işlerin ulemaları, bünyelerinde çalıştıracak işçi bulamadıklarından şikâyet ederek: “Antep’te işsizlik yoktur” demektedirler. Yani aç, sefil kimse yok demeye getirmedeler…
***
Sen; gençliğinin ilk zamanlarını okumaya, tahsil görmeye adayan, bir yerlere gelmek umuduyla eşekler gibi çalışan ve de diplomasını aldığında koşa koşa sana gelen bir okumuşu(!) hemen işe alıyor musun?
Askerliğine daha üç dört senesi olan, ama okuyamamış bir genci düz işçi olarak işe alıyor musun?
Hayır!...
***
Diplomalı gence, diplomasıyla sana geldiğinde ne diyorsun? “Kaç senelik iş tecrüben var?” Bre gözün kör olmaya senin, adam diplomamı yeni aldım diyor, sen ne tecrübesinden bahsediyorsun. Dalga geçercesine…
Ya düz işçi olarak iş için sana müracaat eden gence ne diyorsun? Olmaz arkadaş senin önünde daha askerliğin var. Askerliğini yap öyle gel. Yahu daha adamın üç dört senesi var askerliğine, bu sürede kim öle kim kala!
***
Okuduklarımıza, duyduklarımıza göre tüm ülkede hırsızlık vakaları patlamış. Antep’te de hat safhadaymış…
***
Karnı tok, üstü başı iyi kötü yerinde bir genç kendini durup dururken ateşe atar mı, kötü yola düşer mi?
Hırsızlık yapar mı?
Banka soyar mı?
Kap kaç yapar mı?
Gasp yapar mı?
Uyuşturucuya müptelası olur, satar mı?
Hayat kadını olur mu?
***
Tabii bu saydıklarım arasında “hasta ruhları” ayrı bir kefeye koymak gerektiğini de göz ardı etmemeliyiz.
***
Tecrübeli eleman arayan ve de bunda ısrar eden bir işverene sorsak ve desek ki; “peki şimdi sen kendini bu işin gurusu, tecrübelisi, ustası olarak görüyorsun, sen bütün bu hasletleri ananın karnında mı öğrendin?
Gerçekten verilecek cevabı merak ediyorum.
***
Genç bir delikanlı:
Grand tuvalet; tıraşlı, saçlar itinayla taralı, ayakkabılar ayna, pantolon jilet gibi ütülü. Mükemmel bir fiziği var. Aksanı düzgün mü düzgün, gayet mükemmel.
Pahalı birinci el telefon satan bir bayi’e giriyor. Dükkân kalabalık. Çalışanlar, müşteriden müşteriye koşuşturup durmakta. Kalabalık arasında sersefil sıradan insanlar da var, yukarıda profilini çizdiğim delikanlı da.
Dükkân çalışanı burada hangi profile dikkat eder? Satış yapmak için Grand tuvaletliye, bir şeyler araklamasın diye de sefil sıradan kişiye.
İyi giyimli genç en pahalı telefonlardan birini her nasılsa tezgâhtan alır. Elinde telefonla dükkânı şöyle bir dolaşır ve çeker gider.
Ola ki yakaladı. İhtimal: “Özür dilerim, dalgınlıkla çıkmışım, kusura bakmayın der” ve yırtar.
Öbür garibimin niyeti sadece kesesine uygun bir telefon almaktır, ama çalışanlardan birisinin de gözü devamlı üstündedir.
***
Eğer bu memlekette, eğer bu şehirde işsizlik yoksa…
Bu hırsızlık vakalarının artışı niye?