Ama bil ki; kötü hayatlar yaşadın diye, kötüler arasında kaldın diye kötülere mecbur değilsin. Bağımlı hiç değilsin. Yaraların sana ‘’herkes aynı’’ diye fısıldasa da, hayatın sana getirdiği iyiyi, güzeli itmek zorunda değilsin. Çünkü iyilik; nadir bulunan bir misafir gibidir, kapını bir kez çaldığında onu geri göndermek, yıllarca sürecek bir pişmanlık bırakır insanda.
İyiliğe alışmak zordur; çünkü iyilik, kötüye göre çok daha çıplak ve savunmasızdır. İyi bir insan karşına çıktığında, o sana güvenmekten başka silah taşımaz. Onu yaralamak kolaydır ama anlamak cesaret ister. Ve sen, bu yaştan sonra artık iyi ile kötüyü ayırt edecek kadar yaşam gördün. Yılların yükü, tecrübelerin birikimi sana o pusulayı verdi. Sadece o pusulayı çevirmelisin.
Artık kötülüğe alışmak yerine, iyiliğe alışmayı denemelisin. Gelen iyiye sarılmalı, güzel olanı görmelisin. Çünkü unutma; kötüye sığınmak kolaydır, iyiliğe tutunmak ise yürek ister. Ve yürekli olmayı seçtiğinde, hayat sana karanlıkta göremediğin tüm renkleri gösterir.
Ve sen, o yüreğe sahipsin. Bırak kalbin korkudan değil, umuttan çarpsın. Çünkü bu hayatta, kötülüğe teslim olmak kader değil; iyiliğe cesaret etmek seçimdir.