Küle Dönüşen Sabır

Beni kaybetmek kolay değildir. Çünkü içimde, özenle kurulmuş bir dünya taşırım. Sevdiklerim için susmayı bilirim. Bazen yutkunur, bazen görmezden gelirim. Kırıldığım yerlerde bile toparlanmaya çalışır, affetmeyi seçerim. Kalbim yorulsa da elimden geleni yapar, bağ kurmaya çabalar, iyi olanı kurtarmak için direnirim.

Ama sabır, sonsuz bir deniz değildir. Her denizin bir kıyısı, her kalbin bir sınırı vardır. İçimde taşıdığım o sabır dolu dünyanın sessizliği bir gün taşarsa, işte o zaman değişir her şey. O gün ne kadar varsam, işte o kadar yok olurum. Hiç olmamışım gibi çekip giderim.

Sessizliğim, en gürültülü cevabım olur bazılarına. Çünkü insanlar çoğu zaman sözün değil, yokluğun ağırlığını daha derinden hisseder. Gidenin ardında bıraktığı boşluk, bazen en büyük hakikati söyler. İşte o hakikat; ‘’elimden geleni yaptım’’ diyen bir kalbin, artık kendini seçmiş olma cesaretidir.

Bir insanın susması, çoğu zaman kabulleniş değil; bir sayfa kapatma, bir hikâyeyi tamamlama biçimidir. Ve bazen en güçlü cümle, hiç kurulmamış olandır.
Bazı kalpler, sessizlikte yanmayı öğrenir. Tıpkı rüzgârla değil, kendi küllerinin sıcaklığıyla yolunu bulan bir kıvılcım gibi… Sessizliğim, işte o kıvılcımın yankısıdır; görünmez ama yakar.