Küresel ekonomide artan belirsizlikler, finansal dalgalanmalar ve kamu harcamalarındaki kontrolsüz genişlemeler, devletlerin mali disipline yönelik araçlara daha sıkı biçimde sarılmasını zorunlu kılıyor. Bu noktada “kurumsal denetim” ve “mali kural” kavramları, yalnızca teknik maliye politikası araçları değil, aynı zamanda ekonomik istikrarın sigortası olarak öne çıkıyor. Günümüzde sürdürülebilir kalkınma hedeflerini benimseyen hiçbir ülke, kamu maliyesinde denetimsiz bir yapı veya kısa vadeli popülist mali genişlemeleri uzun süre taşıyamıyor. Bu nedenle mali kural uygulamaları, kurumsal denetim mekanizmalarıyla birlikte, modern kamu yönetiminin omurgasını oluşturuyor.
Mali Disiplinin Kurumsal Teminatı
Mali kural, bir ülkenin bütçe açığı, borç stoku, harcama tavanı veya gelir politikalarına belirli çerçeveler çizen, yasal ya da anayasal nitelikteki düzenlemeleri ifade eder. Bu kurallar, kamu maliyesine öngörülebilirlik, saydamlık ve hesap verebilirlik kazandırmayı amaçlar. Ancak mali kuralın kâğıt üzerinde kalmaması için etkin bir kurumsal denetim sistemine ihtiyaç vardır.
Kurumsal denetim, bütçe sürecinin tüm aşamalarında bağımsız, teknik ve şeffaf kontrol mekanizmalarının devreye girmesini sağlar. Sayıştay gibi yüksek denetim kurumlarının güçlendirilmesi, Meclis’in bütçe üzerindeki denetim yetkisinin aktif biçimde kullanılması ve mali verilerin kamuya açık biçimde yayımlanması, mali disiplinin temel ön koşullarıdır. Çünkü mali kural, yalnızca hukuki bir kısıtlama değil, aynı zamanda bir yönetim kültürüdür. Kurumsal denetim, bu kültürün sürekliliğini güvence altına alır.
Ekonomik İstikrar İçin Şeffaflık
Ekonomik krizlerin çoğu, bütçe açıklarının gizlenmesi, kamu borçlarının şeffaf biçimde raporlanmaması ya da mali hedeflerin siyasi takvimlere göre esnetilmesinden kaynaklanır. 1990’ların Latin Amerika ülkelerinde yaşanan borç krizleri, Avrupa Birliği’nin Maastricht Kriterleri’ni neden bir “mali disiplin anayasası” haline getirdiğini açıkça göstermiştir.
Türkiye açısından bakıldığında, kamu maliyesinde 2000’li yılların başında uygulanan mali disiplin politikaları, makroekonomik istikrarın tesisinde kritik rol oynamıştır. Ancak son yıllarda mali genişlemeci politikaların yeniden ağırlık kazanması, bütçe esnekliğini azaltmış, kamu borcunun yönetiminde yeni risk alanları yaratmıştır. Bu noktada mali kuralın devreye alınması, kamu harcamalarının belirli bir çerçeveye oturtulması ve bu çerçevenin dışına çıkıldığında kamuoyuna gerekçeli açıklama yapılması zorunluluğu hem güven hem istikrar açısından önem taşır.
Mali kuralın en önemli faydalarından biri, kamu maliyesinde “şeffaf öngörülebilirlik” yaratmasıdır. Yatırımcılar, maliye politikasının keyfî biçimde yön değiştirmeyeceğini bildiklerinde, uzun vadeli planlamalarını daha güvenli yapabilirler. Bu durum, ülke risk primini düşürür, borçlanma maliyetlerini azaltır ve ekonomik büyümeye destek olur.
Kurumsal Denetimin Güçlendirilmesi: Güvenin Altyapısı
Mali kuralın etkinliği, yalnızca yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda kurumsal denetimin kalitesiyle ölçülür. Denetim kurumlarının bağımsızlığı, siyasi baskılardan uzak teknik bir kapasiteyle çalışabilmesi, kamu mali yönetiminin güvenilirliğini doğrudan etkiler.
Bu çerçevede, üç temel yapı taşı öne çıkar:
Bağımsız Denetim Kurumları:
Sayıştay gibi kurumlar, sadece harcama sonrası denetim yapan değil, aynı zamanda riskleri öngören, performans odaklı denetim anlayışıyla hareket eden kuruluşlar haline gelmelidir.
Meclis Denetimi ve Kamuoyu Şeffaflığı:
Bütçe süreçlerinin yalnızca teknik bir mesele olmaktan çıkarılıp toplumsal tartışmaya açılması, mali disiplini halkın gözünde meşrulaştırır. Açık bütçe raporlamaları, kamuoyu bilgilendirmeleri ve medya denetimi bu sürecin tamamlayıcı unsurlarıdır.
Veri Temelli İzleme Sistemleri:
Dijital bütçe yönetim platformları, harcama verilerinin anlık olarak izlenebilmesini sağlar. Kamu harcamalarının nerelere yönlendirildiği, hangi projelerin mali performans gösterdiği gibi bilgiler hem iç denetim birimleri hem de vatandaşlar tarafından erişilebilir hale gelmelidir.
Bu unsurların birleşimi, mali disiplinin yalnızca bir yasa değil, toplumun ortak denetim refleksi haline gelmesini sağlar.
Mali Kuralın Uygulama Alanları: Esneklik ve Sorumluluk Dengesi
Bir mali kural sistemi tasarlanırken, katı sınırlar kadar “esneklik” de önemlidir. Ekonomik durgunluk dönemlerinde kamu harcamalarının otomatik olarak kısılması, büyüme üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Bu nedenle, modern mali kural sistemleri “döngüsel ayarlamalı” modelleri benimser.
Örneğin, bütçe açığı hedefi nominal değil, “yapısal açık” üzerinden belirlenir; yani ekonomik konjonktüre göre otomatik dengeleyiciler devreye girer. Böylece mali kural, ekonomiyi baskılayan değil, dengeleyen bir mekanizmaya dönüşür.
Türkiye’de de uzun süredir tartışılan mali kural yasası, bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde yalnızca bir disiplin aracı değil, aynı zamanda ekonomik istikrarın kurumsallaşması anlamına gelir. Ancak bu sürecin başarıya ulaşması, politik kararlılık ve toplumsal destekle mümkündür.
Sonuç: Kuralların Ötesinde Bir Kültür
Kurumsal denetim ve mali kural, yalnızca maliye bürokrasisinin teknik araçları değildir; bunlar, kamusal güvenin inşasında hayati öneme sahip yönetişim ilkeleridir. Her mali kuralın arkasında, kamu kaynaklarının adil, verimli ve şeffaf biçimde kullanılması gerektiğine dair ortak bir toplumsal uzlaşı yatar.
Kural koymak kolaydır, asıl zorluk o kuralı kurumsal güven ve siyasi irade ile sürdürmektir. Türkiye’nin geleceği açısından da esas mesele, mali disiplinin yalnızca kriz dönemlerinde hatırlanan bir “mecburi önlem” değil, tüm kamu yönetimi sürecinin kalıcı bir refleksi haline gelmesidir.
Kurumsal denetimin güçlendiği, mali kuralların toplumsal sahiplenmeye dönüştüğü bir sistemde, kamu maliyesi sadece sayılarla değil, güvenle yönetilir. Çünkü mali istikrarın asıl kaynağı, kasadaki para değil, kurumlardaki güven ve sürdürülebilir yönetim kültürüdür.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar