Lider Olmak Bir Başka

Ülkenin içinde bulunduğu durum, 1974 Kıbrıs harekâtı öncesini akla getiriyor. Bütün dünyanın gözü önünde, Kıbrıs’ta işlenen vahşi soykırım cinayetler, cinsel tacizler ile çocuk katliamlarına süper ülkeler denen ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Yunanistan, sesiz seyirci bir tavır sergiliyordu. O gün Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olan, merhum Bülent Ecevit bir yandan dünya ülkeleri ile siyasi görüşmeler yaparken diğer yandan güçlü Türk orduları komutanları ile askeri müdahaleyi görüşerek gereken müdahalenin yapılmasını kararlaştırdı. Siyasi görüşmelerin tıkanması ile askeri müdahale için Kıbrıs’a çıkarma emrini vermişti. İşte o zaman fal taşı gibi gözleri açılan süper ülkeler ile dünya devletleri beklemedikleri bir anlık bocalama ile Kıbrıs’a müdahale eden Türkiye ve güçlü Türk ordularının bu başarısını dünyaya kabullendirmişti. O tarihlerde ABD’nin ambargoları ve tehditlerine aldırış etmeden, ülkede çok kararları faaliyete geçirirken türlü tehditlere aldırmadan ülkede haşhaşı bile ektirerek, ABD’ye resti çekmesi ve ABD’nin gelir bombalarım sözüne karşı gücün yetiyorsa gel bombala görelim diyen, Ecevit tam bir lider olduğunu ta o gün kanıtlamıştı. Yine aradan geçen 1997,98 yılları PKK’nın ülkede güç sergilemeye başlamıştı. Bazı ülkelerinde destek vermesi üzerine, Abdullah Öcalan’ı barındıran ülkelere verdiği nota niteliğindeki açıklama sonrası, yine bir kez daha dünya ülkelerine bomba gibi düşen sözleri üzerine, Apo’ya destek veren ülkeler arasında, Rusya, İtalya, Yunanistan ve Suriye geri adım atarak, Apo’yu kovarcasına bir tutum sergilediler. Hatta o gün Suriye lideri Esad’a Apo’yu Şam’da saklasan dahi gelir alırım diyen o günkü Kara kuvvetler komutanına emri veren büyük lider merhum Ecevit bir kez daha dik duruş ve kararlı tavrını ortaya koymuştu. Taki Irakta başlayan isyanlar ve yine o gün ABD’nin Irak’a müdahale edeceğim sözü üzerine, Ecevit sen Irak’a müdahale edersen bende Kuzey Iraktan Kerkük, Musul’a dayanırım sözü ile geri adım atan ABD, Ecevit başta olduğu müddetçe bunu yapamayacağını anlamıştı. Ülkedeki bazı güçleri devreye sokarak, Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükümetini düşürmek için plan devreye kondu. Buradaki detaylara fazla girmeyeceğim. Çünkü anlatmakla bitmeyen o günkü yaşananların içinde görev alan bir DSP’li olduğum için oynanan oyunlar çok farklı gelişti. O günler AKP’yi yaratan ABD, AKP’nin başına Gül’ü ve sonrası Erdoğan’ı getirmesi ile başlayan yıllar 2002, 2012 gelinen noktada ülkede ve dış ülkelere karşı tutumlar verilen tavizler, gündemi takip edenler hatırlarlar. Papanın heykelinin altında alınan kararlara imzaları kimlerin koyduğunu, bir ülkeyi yönetmek ve lider olmak için bazı örnekler vererek binde birini dile getirdim. Ancak lafla olsaydı şimdi, Erdoğan Ortadoğu’nun ve ABD’nin destek veriyor konumu karşısında bırak Irak, Barzani, Suriye bu bölgenin tek lideri olmalıydı. Çünkü kafasında eski Osmanlı imparatorluğu gibi bir padişahlık saltanatı planı ile hareket ederken, eskilerin dediği gibi çarşıya pirince giderken evdeki bulgurdan oldu. Demek ki lafla lider olunmayacağını, anlaması gerekiyor. Baskı ile lider olunmaz, demokrasiden bahsedilmez