Bir zamanlar ‘’tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’’ delerdi. Şimdi ise insanlar, yılanı değil kalp kırmayı marifet sanıyor. Konuşmak için konuşan, düşünmeden kelime harcayan, cümlesiyle değil sesiyle var olmaya çalışan öyle çok insan var ki…
Beyinleri düzensiz, üslupları ölçüsüz, anlayışları kıt. Karşısındakini anlamak yerine, kendi sesinin yankısına hayranlar.
Ben artık bu üslupsuzluk çağından sıkıldım. Kırıcı cümlelerin, agresif tavırların, ‘’ben bilirim’’ diyen sığ zihinlerin arasında nefes almak zor geliyor. Çünkü bazı insanlar çözümün değil, problemin tarafı olmayı seçiyor. İyileştirmek yerine bozuyorlar, dinlemek yerine hüküm veriyorlar. Ve en kötüsü, bunu fark bile etmiyorlar.
Oysa nezaket hala bedava. Bir kelimenin tonunu ayarlamak, bir sözü özenle seçmek, bir yüz ifadesini yumuşatmak hala elimizde. Ama insanlar bunu unuttu; Zarafeti zayıflık, kibarlığı eziklik, empatiyi gereksiz zahmet sanıyorlar.
Artık kimseyle yarışmıyorum, kimseyi düzeltmeye çalışmıyorum. Sadece mesafe koyuyorum. Çünkü tiksinmek bazen kendini korumanın en zarif halidir. Zira insanın ruh sağlığı, her kelimenin enerjisini hak etmiyor.
Bir gün yine konuşmayı bilecek insanlar çoğalır belki; kelimeler kırmaz, cümleler yormaz. O güne kadar, sessizliğimi üslupsuzluklara zırh yapıyorum. Çünkü bazen en zarif cevap, hiç konuşmamaktır.