Hiç mükemmel olmayı denediniz mi?
İşinizi, ilişkilerinizi, hatta duygularınızı “kusursuz” yapmaya çalıştığınız anları bir düşünün. Gününüzü planlı geçirmek için çabalarken kendinizden mükemmel bir performans beklemiş olabilirsiniz. Ya da çevrenizdeki insanların, çocuklarınızın, eşinizin, iş arkadaşlarınızın da aynı titizlikte davranmasını istemişsinizdir. Hatta gittiğiniz restoranda bile kusursuz hizmet beklemişsinizdir.
Peki, işler planladığınız gibi gitmediğinde ne oluyor? Dünyanın sonu mu geliyor? Kendinize kızıyor, ötekine öfkeleniyor musunuz? Yoksa belli “mükemmel” standartlara uyacağız derken hayatı kendinize dar mı ediyorsunuz?
Belki de mesele, mükemmel olamamak değil, mükemmel olma çabasının bizi kendimizden uzaklaştırmasıdır. Çünkü insan dediğimiz varlık doğası gereği eksik, tamamlanmamış ve kırılgandır. Hayatın akışını tam anlamıyla bilemeyiz; seçimlerimizin sonuçlarını öngöremeyiz. Kısacası, her şeyi kontrol etme çabası ne kadar artarsa, hayal kırıklığı da o kadar büyür. Bu yüzden bazen “bir kasmayalım artık” demek, sanıldığından çok daha bilgece bir duruştur.
Eksikliğimiz aslında kusur değil, insanca bir haldir. Hayat bizden mükemmel olmayı değil, elimizdekilerle en anlamlı, en içten yaşamı kurmamızı ister. “Yaptığım şey beni mutlu ediyor mu, içime siniyor mu?” sorusu belki de bu yüzden en doğru ölçüdür. Çünkü mükemmelliğin ölçüsü dışarıda değil, içimizdedir.
Ne zaman dış standartlara, başkalarının gözündeki “mükemmel”e odaklanırsak, kendimizden o kadar uzaklaşırız. Bu yabancılaşma çok sinsi biçimlerde karşımıza çıkar. Son dönemde sıkça gördüğüm örneklerden biri “her an farkında ve anda kalma” çabası. Başlangıçta iyi niyetli bir hedef gibi görünse de, bir noktadan sonra insanın kendini yargıladığı başka bir mükemmeliyet biçimine dönüşebiliyor.
Oysa “yeterince iyi” diyebilmek, “bu bana iyi geliyor” diyerek olanla kalabilmek üzerimizden büyük bir yükü kaldırır. Mükemmeli aramak çoğu zaman insanlığımızı inkâr etmenin kibar bir yoludur. Bazen bu çabayı “güven” duygusuyla karıştırırız; oysa bu sadece geçici bir kontrol yanılsamasıdır.
Kimi zaman bu arayış daha belirgin biçimde çıkar karşımıza. Temizlik, düzen, başarı ya da davranış konularında “kusursuzluk” arayışı… Bunlar çoğu zaman yüzeyde görünenin çok ötesinde şeylerdir. Belki hayatın düzensizliğiyle başa çıkmaya çalışıyoruzdur. Belki de içimizdeki karmaşayı “temizlemeye” uğraşıyoruzdur.
Kendinize bir sorun: Mükemmeli arayarak aslında neye ulaşmaya çalışıyorum? Bu arayışa yatırdığım enerjiyi başka nelere harcayabilirdim?
Belki de aradığımız şey, mükemmel bir yaşam değil; içsel olarak “tamam” hissedebileceğimiz, yeterince iyi bir yaşamdır. Çünkü gerçek huzur, mükemmel olmaktan değil, kendimizle barış içinde olmaktan geçer.