NADAS ALANLARININ YENİDEN YEŞİLLENDİRİLMESİ

Türkiye tarımı, son yıllarda iklim değişikliği, kuraklık ve verim kayıplarıyla mücadele ederken, göz ardı edilen ama stratejik bir konu giderek daha fazla gündeme geliyor: nadas alanlarının yeniden yeşillendirilmesi. Uzun yıllar boyunca toprak dinlendirmenin bir yöntemi olarak uygulanan nadas, artık birçok bölgede su kıtlığı, yanlış toprak işleme ve düşük organik madde nedeniyle verim yerine kayıp getiriyor. Bu nedenle hem tarımsal üretimin sürdürülebilirliği hem de iklim hedefleri açısından “yeşil dönüşümün tarla ayağı” sayılabilecek bir konu haline geldi.
Nadas Geleneğinden Yeşil Dönüşüme

Nadas uygulaması, binlerce yıldır Anadolu tarımının bir parçası. Özellikle İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da su kaynaklarının yetersiz olduğu yerlerde, toprak bir yıl işlenip ertesi yıl dinlendirilir. Bu, geleneksel bilgiye göre suyun toprakta birikmesini ve sonraki ekim döneminde verimin artmasını sağlar. Ancak modern tarım bilimi, bu yöntemin günümüzde artık istenen sonucu vermediğini gösteriyor.

Zira nadas alanları, uzun süre boş bırakıldığında erozyona açık hale geliyor, organik madde miktarı azalıyor ve topraktaki mikroorganizma dengesi bozuluyor. Üstelik küresel iklim değişikliğiyle birlikte düşen yağış miktarları, nadasın su tutma amacını da büyük ölçüde geçersiz kılıyor. Artık toprak dinlendirmek yerine, toprağı sürekli canlı tutmak esas alınmalı.

İşte bu noktada “yeniden yeşillendirme” devreye giriyor. Tarım bilimciler ve çevre politikaları uzmanları, nadas alanlarının yeşil örtü bitkileri, baklagil ara ürünleri ve toprak koruyucu yem bitkileriyle değerlendirilmesini öneriyor. Böylece hem toprağın yapısı güçleniyor hem de çiftçiye yeni gelir fırsatları doğuyor.

Yeşil Nadas: Toprak Dinlensin Ama Boş Kalmasın

“Yeşil nadas” ya da “bitkili nadas” olarak adlandırılan bu uygulama, klasik nadas sistemine bir alternatif. Toprak yine bir yıl üretim baskısından kurtarılıyor ama tamamen boş bırakılmıyor. Bunun yerine, fiğ, mercimek, bakla, korunga, hardal, yulaf gibi kök yapısıyla toprağı zenginleştiren bitkiler ekiliyor. Bu bitkiler hem kökleriyle toprağa azot kazandırıyor hem de yüzeyde erozyonu önleyen bir yeşil örtü oluşturuyor.

Üstelik bu sistemde ekilen bitkiler biçildikten sonra toprağa karıştırılarak organik gübre etkisi yaratıyor. Yani kimyasal gübreye duyulan ihtiyaç azalıyor, üretim maliyetleri düşüyor. Özellikle baklagil türleri, azot fiksasyonu sayesinde toprağı doğal yoldan besliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın son yıllarda başlattığı “yeşil gübreleme” teşvikleri bu amaca hizmet eden önemli adımlar arasında yer alıyor.

Çiftçiye Katma Değer Sağlayan Bir Dönüşüm

Nadas alanlarının yeşillendirilmesi sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik bir hamle. Türkiye’de her yıl yaklaşık 3,5 milyon hektarlık alan nadasa bırakılıyor. Bu, ülkenin ekilebilir tarım arazilerinin %12’sine denk geliyor. Bu alanların bile küçük bir bölümü yem bitkisi üretiminde değerlendirilse, hayvancılığın kaba yem açığı önemli ölçüde kapanabilir.

Ayrıca yeşil nadas sisteminde yetiştirilen bazı bitkiler, biyoyakıt, bitkisel yağ ya da tıbbi aromatik ürün olarak da değerlendirilebiliyor. Bu da tarımsal çeşitliliği artırırken, çiftçinin gelirini tek ürüne bağımlı olmaktan kurtarıyor. Üstelik tarla boş kalmadığı için yabancı ot kontrolü daha kolay sağlanıyor, zararlı popülasyonları azalıyor ve ilaçlama maliyetleri düşüyor.

Ekonomistler, nadas alanlarının yeniden yeşillendirilmesiyle Türkiye’nin tarımsal üretim kapasitesinde %5-7 arası artış sağlanabileceğini hesaplıyor. Bu, özellikle tahıl üretiminde arz güvenliği açısından büyük bir kazanç anlamına geliyor.

İklim Değişikliğine Karşı Doğal Bir Kalkan

Yeşillendirilen nadas alanları, aynı zamanda karbon yutağı görevi görerek sera gazı salımını azaltıyor. Boş bırakılan topraklarda karbon salımı hızlanırken, bitki örtüsü toprağın karbonu tutmasına yardımcı oluyor. Bu yönüyle nadas alanlarının yeşillendirilmesi, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefiyle de birebir örtüşüyor.
Ayrıca bitkili nadas uygulamaları toprakta nem tutma kapasitesini artırıyor ve mikro iklim üzerinde olumlu etki yaratıyor. Özellikle kuraklık riski yüksek olan Konya, Yozgat, Kırıkkale gibi illerde bu sistemin yaygınlaştırılması hem yeraltı su kaynaklarını koruyor hem de tarımsal dayanıklılığı artırıyor.

Politika ve Teşvik Boyutu

Bu dönüşümün kalıcı olabilmesi için yalnızca çiftçinin inisiyatifine bırakılması yeterli değil. Tarım politikalarının bu yönde yeniden yapılandırılması gerekiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “Nadas Alanlarının Azaltılması Eylem Planı” kapsamında başlattığı pilot projeler, umut verici bir başlangıç. Ancak bu politikaların bölgesel ihtiyaçlara göre farklılaştırılması ve su yönetimi politikalarıyla entegre edilmesi şart.

Avrupa Birliği’nde uygulanan “yeşil ödemeler” (green payments) sistemi, Türkiye için de örnek alınabilecek bir model. Çiftçi, toprağını koruyucu veya karbon tutucu yöntemlerle işliyorsa, üretim miktarından bağımsız olarak destek alıyor. Böylece hem çevre korunuyor hem de çiftçi gelir güvencesine kavuşuyor.

Ayrıca yerel yönetimlerin ve ziraat odalarının da bu süreçte aktif rol alması, yeşil nadas bilincinin yaygınlaşması açısından büyük önem taşıyor. Eğitim, tohum desteği ve örnek uygulama alanlarıyla çiftçiler hem bilgilendirilmeli hem de motive edilmelidir.

Toprağa Hayat, Ülkeye Bereket

Nadas alanlarının yeniden yeşillendirilmesi, sadece bir tarım tekniği değil, Türkiye’nin geleceğine yapılan bir yatırım. Boş kalan toprakların yeniden canlandırılması hem gıda güvenliğini hem ekolojik dengeyi koruma adına stratejik bir hamle.

Bugün toprağını yeşil bırakmayı tercih eden çiftçi, aslında geleceğe nefes bırakıyor. Çünkü bir ülkenin en büyük serveti ne yeraltı zenginlikleri ne de fabrikalarıdır; üzerinde yeşeren, hayat üreten toprağıdır.

Dolayısıyla artık nadası “boş bırakmak” değil, “yeşille dinlendirmek” zamanı. Bu, yalnızca tarımın değil, doğanın ve ekonominin de yeniden canlanmasının anahtarıdır. Türkiye’nin toprağına sahip çıkmanın yolu, onu yeşille yeniden buluşturmaktan geçiyor.

ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar