Öğrenme Hakkındaki Eski Varsayımları Kullanmaya Devam Ediyoruz!

Ülkemizde, her değişen Milli Eğitim Bakanı ile birlikte, eğitim programlarının da değiştiğini görüyoruz. Ancak, eğitim programlarının değişmesi okullarımızdaki eğitim-öğretim uygulamalarının değiştiği anlamına gelmiyor.

Bu anlamda, öğrenme hakkındaki eski varsayımlar ya da sanayi çağı varsayımları dediğimiz ve okulu adeta bir üretim bandına benzer şekilde standart öğrenciler yetiştiren birer kurum olarak konumlandıran anlayışı halen devam ettirdiğimizi ifade edebiliriz.

Bu varsayımlara bakacak olursak;

-Çocuklar eksiktir ve okullar onların eksikliğini tamamlar

Okullar, çocukların doğuştan gelen veya sonradan oluşan öğrenme eksikliklerini tamamlayan kurumlardır. Öğretim programlarının gerektirdiği bilgi ve becerileri kazanan çocuk, öğrenme yolculuğunu tamamlamış demektir.

-Herkes aynı şeklide öğrenir, öğrenmelidir

Çok sayıda zekâ türü olmasına rağmen, çocukların aynı şekilde öğrendiğinden hareketle okul sistemi ve öğrenme uygulamaları değişmeden uygulanmaya devam etmektedir. Özellikle öğretim programlarıyla gündeme getirilen “Beceri temelli öğretim”, “Bütüncül öğretim” gibi yenilikler eğitim sistemine dâhil olamamaktadır.

-Öğrenme sınıfta gerçekleşir

Süslü projelendirmelerle yürürlüğe giren “Okul dışı öğrenme ortamları” sözde kalmaktan öteye geçmemektedir. Okul dışı öğrenme ortamlarının, öğretmenler tarafından organize edilmesi, çocukların bu ortamlardan yararlanması birçok yasal düzenleme nedeniyle yeterince kullanılamamaktadır.

-Zeki çocuklar ve aptal çocuklar vardır

Zeki çocuklar ve aptal çocuklar söylemi her ne kadar geride kalmış bir söylem olsa da halen özellikle devlet okullarında geçer akçe olmaya devam etmekte, ilkokuldan itibaren “başarı düzeyi sınıfları” adı altında uygulanmaya tüm hızıyla devam etmektedir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, birçok eğitimci bu varsayımları eskimiş varsayımlar olarak değerlendirmektedir, ancak azımsanmayacak sayıda öğretmen halen bu varsayımlardan yola çıkarak eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürmekte, kendini yenileyen ve yeni uygulamaları sınıfına/okuluna uyarlamak isteyen öğretmenler azınlıkta kalmaktadır.

Çocuklarımızın üstün yararını düşünerek bütüncül gelişimini sağlamak, yetenek ve becerilerini ortaya çıkarmak, eğitim hakkından tam yararlanmalarını güvence altına almak için öğrenme hakkındaki eski varsayımlardan sadece sözde değil, bizzat okuldaki uygulamalar aracılığıyla da vazgeçerek, yeni öğrenme modellerini eğitim sistemimize, okullarımıza ve öğretmenlerimize zerk etmek gerekiyor.