Siyaset sahnesinde ise gündem farklı: Seçilmiş belediye başkanlarının çeşitli gerekçelerle görevden alınması ya da siyasi parti temsilcilerinin yerinden edilmesi toplumda tartışma konusu oluyor. Hukukçuların dahi “yasal çerçeveye oturmuyor” dediği uygulamalar hayata geçirilebiliyor. Bütün bunlar olurken halkın beklentisi aslında çok daha temel: güvenlik, huzur ve adalet.
Diğer yandan günlük yaşamın can alıcı sorunları da her geçen gün daha görünür hale geliyor. Yangınlar kontrol altına alınamıyor, eğitim sistemi ihtiyaçlara cevap vermekte zorlanıyor. Sağlık alanında ise şehir hastanelerinde malzeme yetersizliği nedeniyle hayati ameliyatların yapılamadığı haberleri geliyor. Bu, insanların en temel hakkı olan sağlık hizmetine erişimde bile ciddi sıkıntılar yaşadığını ortaya koyuyor.
Bütün bu tablo karşısında, siyasetin artık kısır tartışmalardan uzaklaşıp toplumun gerçek ihtiyaçlarına yönelmesi gerekiyor. Halkın önceliği, kimin görevden alındığı ya da hangi partinin öne geçtiği değil; güven içinde yaşamak, adalete inanmak ve ihtiyaç duyduğunda sağlık, eğitim gibi hizmetlere erişebilmek.
Bugün en çok ihtiyacımız olan şey, güveni yeniden tesis edecek adımların atılmasıdır. İnsanların “yarın ne olacak?” kaygısı duymadığı, huzurun ve adaletin hissedildiği bir düzen, hem toplumun hem de siyasetin ortak hedefi olmalıdır.