PİKNİK-SAHRE

 

Diyebilirim ki, yıllardan beri sahreye (piknik) gitmem.

Neden?

İnanın nedenini de bilmem.

 ***

 Belki de son gittiğimde çocukluğumuzda, gençliğimizde gittiğimiz sahrelerin tadını alamadığım için içimden gelmemiştir.

Ve her sahreye gidelim teklifini de sudan nedenlerle savuşturmuşumdur.

 ***

Pazar günü öğleden sonra çocuklar “selamünaleyküm” diyerek geldiler. “Anne baba itiraz yok pikniği gidiyoruz, kalkın hazırlanın.”

Baştan kestiler “itiraz yok” diye ya… İtiraz edemedik.

“Peki nereye gideceğiz?”

“Hele çıkalım elbet bir yerler gideriz.”

 ***

 Bir anda aklımdan bizim bildiğimiz sahre yerleri geçti.

Ne Kavaklık kaldı ki; Kavaklık adın sürdürüyor ama sahre yeri olarak değil. Sahreye gidenler sahreye kebap yapmak için giderler. Kavaklığın bütün girişlerine “Mangal yakmak yasaktır.” Diye yazılmış.

Ne “Alleben kaldı, ne Sarıgüllük kaldı, ne Pancarlı kaldı. Ne Humanız,  ne Nurga, ne Sazgın kaldı. Hepsi tarih oldu. Benim gibilerin anısında, hatıralarında yaşar oldular.

 ***

 Çıktık evden…

“Erikçe ye” gidelim dediler…

***

Erikçe… Yıllar önce 15 günlüğüne ilkokulu bitirdiğimiz sene gitmiştim. Okulumuz ve birkaç okul daha bizi bu köye kamp yapmak için getirmişti. Köy meydanında büyük bir havuz vardı. Kızlı oğlanlı havuza girerdik. Bu meydana çadırlar kuruldu. Bu çadırlarda yatıp kalkmıştık. Köylülerle beraber onlara yardım olsun diye bir şeyler yapmaya çalışmıştık. Cercerle buğday dahi dövmüştük.

Doğayla iç içe bir hayat…

Ve…

İlk defa orada âşık olmuştum. Tabii ne aşkıysa…

 

***

 

Bu defa gittiğimiz adı Erikçe olan yerin köyle uzaktan yakında hiç alakası yok.

Eksikleriyle beraber iyi bir çalışma yapılmış. Tepelere tırmanan yollar, düzlüklere piknik masaları, tuvaletler, çeşmeler yapılmış.

Harika bir piknik sahası olmuş.

Ancak elimizdeki nimetin kıymetini bilmediğimiz gibi buranında kıymeti bilinmemiş, horaf kullanılmış. Üzerleri kapalı yerlere konan kuzineler kullanılamayacak halde. Harap olmuş. Onun için hemen herkes kendi mangalını getirmiş.

Her zaman olduğu gibi herkes eline geçen çöpünü sağa sola atmış, masaların tahtaları bir yanda, demirleri bir yanda kullanılmaz hale getirilmiş.

 

***

 

Ve… Kıyamet kopuyor. Boş yer yok. Masa bulamayanlar – herhalde tecrübeliler ki -  evlerinden getirdikleri açacakları yere sererek oturmuş kebaplarını yelliyorlar.

Havasına diyecek yok esiyor…

Akşam karanlığı çöktüğünde yollarda ve çeşitli aralıklarla konulmuş lambalar yandı. Her taraf aydınlandı.

Güzel ve değişik bir Pazar oldu, benim için.

Yukarıda saydığım sahre yerlerinin dışında da Antep’imizin sahre yerleri olduğunu öğrendim.