Ruhuna Dokunan Yoldaş

İnsanların çoğu aşkı sadece dokunmakta, mutluluğu ise sadece bir arada olmakta sanıyor. Oysa ne yakınlık yalnızca bedensel temasla ölçülür, ne de birliktelik aynı sofraya oturmakla anlam kazanır. Gerçek mutluluk; ruhunun dilini anlayan, kelimelerine değil suskunluklarına da tercüman olabilen bir insanda saklıdır.

Hayatın yükünü hafifleten şey, bir omuzun varlığı değil sadece, o omzun seni dinleyebilmesidir. Kahkahaların yankı bulduğu, dertleştiğinde yargılanmadığın, sustuğunda bile anlaşılabildiğin insandır seni zenginleştiren. Çünkü hayatı paylaşmak demek, sadece aynı evi değil; aynı duyguyu, aynı derdi, aynı gülüşü paylaşabilmektir.

Günün sonunda insan, kalabalıkların içinde bile yalnız hissedebilir. Ama bir sohbet, bir kahkaha, bir samimi ‘’anlıyorum seni’’ tüm o yalnızlığı silebilir. İşte o zaman anlarsın; aşk, dokunmakta değil, ruhunun dokunulduğunu hissetmektedir.
İnsanın aradığı şey bir el değil, bir yoldaştır. Ve bazen, en büyük yakınlık iki kalbin sessizce birbirini anlamasındadır.