Nitekim Gazze’deki olayda böyledir. Ve insanlığı kan dökmenin basit olduğuna inandıran bir atölye gibi çalışıyorlar. Medyalarıyla yapılan zulmü ve trajedileri günlük basit eylemlermiş gibi kazıyorlar zihnimize. İnsanlığı ilerisi için yapılacak büyük savaşlarda olacaklardan etkilenmesini minimuma indirmek amaçları. Yani bir yer kesilirken diğer taraf susup zamanını bekleyecek mezbahadaki inek misali.
Bunlar tarihten gelen kinin, kutsal olan bölgedeki halkların, intikam ve inanç bakış açısının yansımasıdır. Bu yolda öldürmenin sevap olduğuna inanan bir anlayışla karşı karşıyayız. Ve bu sapkın anlayış yapısı bence insanlık için en tehlikelisidir. Tevrat’ın “öldürmeyeceksin” sözlerine tamamen çelişen bir tutum izlemektedirler. Bir de üstün ırk anlayışıyla “diğer insanlar onlara hizmet için yaratılmış insanlar olarak gören” bu toplum, seni veya bir hayvanı kesmek arasında fark olduğunu idrak edemez.
Değil İsrail’i aynı dine mensup olduğumuz İran bile Suriye’de yüzbinlerce Sünni Müslümanı öldürdüğünde sevap kazandığını sanarak yapmıştır. Yani bakış açısı inandığımız değerler yanlış ise bize yaptırmayacağı şey yoktur. Nitekim Hindistan’da yaşanan birçok inanç buna örnek verilebilir. Şimdi sizlerle şu ana kadar yazdıklarımla örtüşen olayları analiz edip genele dalmak istiyorum.
Öncelikle bilmenizi isterim ki; para yeni dünya düzeninde kan gibidir.
Dünyayı bir beden olarak düşünürsek organların, “yani ülkelerin” işleyebilmesi için bu değere ihtiyacı vardır. Nitekim dünya savaşları sonrası kurulan düzende Bazı aileler finans, altın, petrol ve diğer tüm paraya acılan dallara hakim oldular. Öyle ki zamanla paranın ve dünya değerlerinin yüzde 90’nı bunların elinden geçer oldu. Sadece bir şirketlerinin bile gayri safi milli hasılasının aylık kazancı, tüm Afrika ülkelerinin yıllık kazancından daha fazla gelir elde etmeye başladı.
Buda dünya üzerinde bunlara ülkeleri dizayn etme gücü tanıdı. ABD gibi devi, lobileriyle yönetip artık kutsal kitaplarındaki sözde büyük Ortadoğu projesi için start verdiler. Gazze, Ürdün, İran, Yemen ve birçok bölgede netice almaya çalışıyorlar. Gerek sahada gerek İbrahim anlaşmalarıyla hukuken kendilerine koridor açıyorlar. Yakın zamanda Suriye’de Dürzü toplumunu ayaklandırıp netice almak istediler. Ama bir akıl oradaki Arap aşiretlerini birleştirip oyunu bozdu.
Türk aklı gerek binlerce senedir bize atalarımızdan miras kalan yumuşak güçle bu bölgelerde kolayca karşı operasyon çeker duruma geldi. İçeride terörle mücadele eden bir ülke, bunu yıllar önce dışarıda yapılacak mücadeleye taşıdı. Şimdide bir adım daha atıp sulh zamanının bittiğini, tehlike unsuru olan her yapının kökünü kazımak için hazırlık içindedir. İDEF bunun için çok önemliydi. Mesaj çok netti “biz hazırız” Normalde küçük ama öze indikçe çok güçlü bir düşmanla final olacak.
Olması lazım da çünkü amaçları doğrultusunda muhakkak sıra bize gelecek. Peki sizce sıramızı mezbahada beklemek mi yoksa savaşmak mı gerekir? Bundan dolayı sahadayız. Yunanistan’da devasa ABD üstleri ve Akdeniz’den tutun Suriye bölgesine kadar büyük bir alanı barındırıyor bu savaş. Yine eskisi gibi elindeki en önemli koz para ile gelecekler. İçeride olası bir karışıklık onların ekmeğine yağ sürecek. Ama her yönden eskisinden daha dirençliyiz.
İnsanlık ucu nükleer bombaya kadar gidecek olan bir tehditle karşı karşıyadır. Bu ur büyümeden belki birileri bu kanserli hücreyi etkisiz kılar kim bilir. Süreç hala bıçak sırtında ilerliyor. Bekleyip göreceğiz. Orman yangınlarını dolaylı olarak bu yazdıklarıma bağlamak mümkün. Enerjimize ve turizm gelirlerimize darbe vuruyorlar. Düne kadar çiftçiye parasını verip tarla yaktıranlarla, market tanzim fiyatlarını uçuranlarda para firavunlarıydı. Çok kolay insan satın alıyorlar. Selam ve dua ile...