SAYIN BAŞBAKANA

Sayın Başbakanım,

Bu gün yaşadığım bir olaydan sonra size yazmamın doğru olacağını düşündüm.

Dört buçuk yaşanda ki yeğenim “Anne polisler insanları sevmez mi? diye sordu. Annesi de “Polisler insanları sever ve korurlar” yanıtını verdi. Yeğenim “Öyle ise neden dövüyorlar anne?” dedi ve ekledi “Ben de polis olacağım, size biber gazı sıkacağım”.

 Ben bu ülkenin sade bir vatandaşıyım. Her kişi gibi bir düşüncem ve görüşüm elbette var. Ama bu yazıyı yazma nedenim ne eleştirmek ne de alkışlamaktır. Artısı ve eksisi ile on bir yıldır Türkiye Cumhuriyetine başbakanlık yaptınız. Bu ülkenin fazlasını ve eksiğini en iyi bilen kişi de şüphesiz ki sizsiniz.

 Son iki haftadır ülkemizde yaşanan direniş hareketini uzaktan izlemekteyim. Aslında  Gezi Parkı’na gidip, görerek, duyarak size yazmak isterdim. Ama koşullarım elvermedi. Yine de yolda- sokakta iki laf edebildiğim kişilere direnişle ilgili ne düşündüklerini sordum. İlköğretim orta kısım öğrencileri de dâhil gençlerin geneli direnişe destek veriyordu. Ki bu gençlik on yıl, yirmi yıl öncesinin bildik, alışılmış gençliği değil.

 

Bu gençlik

Toplu taşım aracında canı isterse büyüğüne yer verir,

canı isterse alış verişe gider,

canı isterse yemek yer,

Anne babayı işine gelmezse dinlemez.

Sürekli kulakları kulak ile tıkalıdır(müzik dinlerler).

En iyi bildikleri internet kullanmaktır.

Her söylenen söze verecekleri bir yanıtları olacak kadar da zekilerdir.

Politikayla uzaktan yakından ilgili de değillerdir.

Bu nedenlerle büyüklerin de “Bunlardan adam olmaz” dediği, geleceklerine kaygılı baktığı bu gençlik, bir gün Gezi Parkı’nda  “Biz doğaya sahip çıkıyoruz” deyiverdi. Kısa süreli de olsa halk bir şaşkınlık yaşadı.

Elbette bir tek doğa için değildi bu direniş.  Gençlik isteklerini sıraladı. Hepsi de malumunuz.

 

Sayın başbakanım,

Size yazmak istememin birinci nedeni dört buçuk yaşında ki yeğenimin ve bütün çocukların olaylar karşısında nasıl etkilendiğini anlatmaktı.

 

İkinci nedenim ise olaylar karşısındaki kaygımdır.

Direniş uzar ise olayları kışkırtılması, başka boyutlara kaydırılması ve hatta dış odakların kontrolüne geçmesi olasıdır. Allah muhafaza böyle bir durum olursa kendi gençliğimize kıyılır.

 Bir çocuk hangi özverilerle yetişir, devletin, ailesinin maddi ve manevi özverisi nedir bilirsiniz. Siz her şeyden önce dört çocuğun babasısınız. Bir çocuğun burnu kanadığında anne ve babanın ne acı çektiğini bilirsiniz. Ki bu ülkenin bütün çocukları sizin çocuğunuz. Onları acı duymasını da istemezsiniz.

 Sizden istirham ediyorum. Gençleri kucaklayın, onlara değer verdiğinizi gösterin ve onları dinleyin. Onların kışkırtılmasına, yabancı odakların olaylara karışmasına ortam vermeyin. Onlar bizim çocuklarımız.

 Saygılarımla