Şair Meral Can Uludağ, saz öğrenmeye merak sardı. Hem de öyle böyle bir merak değil. Aşkla, tutkuyla, sevdayla. GASED'in Cumartesi toplantısında sazı konuşturmaya başlar başlamaz, özgün müzik çalıp söyleyeceğini söyledi. "Nasıl haykırmam Ülkü Tamer Ağabeyin 'Çiçek Topla Benim İçin'ini örneğin?" diye de bir örnek gösterdi.
Ülkü'müzün yazıp, Zülfü Livaneli ustamızın besteleyip söylediği "Çiçek Topla"sını şimdi hep birlikte söyleyelim mi bir de?...
“Seher yeli çık dağlara
Güneş topla benim için
Haber ilet dört diyara
Güneş topla benim için
Umutların arasından
Kirpiklerin karasından
Döşte bıçak yarasından
Güneş topla benim için
Seher yeli yar gözünden
Havadaki kuş izinden
Geceleyin gök yüzünden
Güneş topla benim için...”
Ben de bir türkü daha ısmarladım ona. Nazım'ın "Kız Çocuğu" şiirinden bestelenen dünya güzeli şarkı:
“Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin,
şeker de yiyebilsinler.”
NAZIM HİKMET
***
Dün Irak’ta, Libya’ta, Başka Arap ülkelerinde…
Suriye’de, Gazze’de onca genç ihtiyar, kadın erkek-sivilin yanı sıra çocukların da öldürüldüğü şu günlerde bu türküleri daha yüksek sesle söylemek gerek.
Söyleyip ardında da Gaziantep ağzıyla beddua etmek gerek:
SEBEP OLAN KEBAP OLSUN.