Bir zamanlar seçim meydanlarında, halka yapacaklarını anlatan ve de sözlerinin arkasında duracağı sözünü verenler, bu gün yavaş yavaş verdikleri sözleri unutmaya; “adam sende” demeye başladı.
Çünkü bol keseden verilen sözler bir süre sonra yürümez olacak.
***
Dün:
Cebindeki nüfus cüzdanıyla istediği özel hastaneye gidebileceklerini seçim alanlarında, vadedenler bugün bu vaatlerini unutarak:
Yeter, artık yaşadığınız hayal âleminden uyanın demeye başladılar.
***
Senin hasta olduğunda gideceğin hastaneye hatta doktora bundan sonra ben karar vereceğim diyorlar.
Nasıl mı?
***
Bu “nasıla” gelmeden önce SGK güvenceli bir hasta yiyeceğinden, içeceğinden hatta giyeceğinden keserek üç beş kuruşu gözden çıkartarak hastalandığında özel hastaneye giderek insanca muayenesini oluyor, reçetesini alıp çıkıyordu. Hatta protokol kuralları dikkate alınmayarak derhal yapılması gereken yapılıyordu. Hastaneye yatırılması gerekiyorsa, yatırılıyordu.
İnsanca diyorum çünkü özel hastaneler, hizmetlerini hastaya verirken, bu işi babalarının hayrına yapmıyorlar. Para kazanıyorlar. Para kazanıyorlar da, bunun karşılığında hastalara “insan” olduklarını unutmadıklarını hizmetleriyle gösteriyorlar.
Hele temizlikteki dikkatleri…
***
Ya devlet hastaneleri…
Temizlikteki dikkatti hak getire…
Zamanın her diliminde saygısızlığın ayyuka çıktığı, insanın insanlıkla alakasının olmadı her vakada yüzüne vurulan bir “hakaret hane” olarak görev yapmaktalar.
Devlet hastanelerinde her hangi bir doktorun kapısında ki sekreterinin kapris dolu hakaretleri, azarlamaları. Böyle bir senaryoyu yaşamaktansa; üç beş kuruşu gözden çıkartarak insanca muamele göreceği bir hastaneyi tercih etme hakkı; bu gün bol keseden verilen vaatlerin tutulamayacak noktaya gelmesiyle; “ağzımıza çalınan bir parmak bal” bitmiş oluyor.
“Senin hasta olduğunda gideceğin hastaneye hatta doktora bundan sonra ben karar vereceğimin” nasılına… gelince.
Şöyle ki:
Acil durumlar dışında hasta – yine ilk etapta özel hastaneye gidemeyecek. Önce devlet hastanesi. - Hastalığı ne olursa olsun örneğin sancılanıyor, önce bağlı olduğu “sağlık ocağına” müracaat edecek…
Sağlık ocağı yaptığı muayene neticesinde senin rahatsızlığın “safra kesende” diyecek. İlk teşhis konmuştur. Hasta ne yapacak o haliyle “devlet hastanesinin” yolunu tutacak.
Ve “devlet hastanesine” geldiğinde kıyametin içine düşecek. Derdini anlatana kadar hasta “mevta” olmazsa; yönlendirildiğin doktorun kapısında sırasını bekleyecek.
Ve doktorun muayenesi neticesinde tam teşhis için “ultrasonu” istenecek. Artık “ultrason” için kaç gün sonra gel derler; ya da şu anda ultrason cihazımız arızalı onun için“özel” bir hastaneye git ultrasonunu çektir, gel bir bakalım…
Böylece hasta acılar içinde kıvrana, kıvrana çare arayacak…
***
Bunun adına da, muasır medeniyeti(?) yakalamış ülkede yaşamak diyeceğiz.
***
Ama hiç merak edilmesin bir süre sonra ülke yeniden “seçim” sathı mahalline girecek…
İşte o zaman yeni vaatlerle ve de elden alınan imkânlar yeniden; yeni şeylermiş gibi seçim malzemesi olarak kullanılacak.
Bizde her zaman olduğu gibi canı gönülden inanacak, alkışlayacağız.