Değerli Yaşamseverler,
Bugün şefkat üzerine sohbet edelim istiyorum, ne dersiniz? Ne önemli bir konu şu şefkat, bir bilseniz. Varlığı (veya yokluğu) inanın yaşamımızın gidişatını son derece etkiliyor.
Şefkat kelimesinin sözlük anlamı şu: Acıyarak ve koruyarak sevme, sevecenlik.
İçinde birine kıyamama, korumacılık ve sevgi var. Yaşamı kolaylaştıran ve güzelleştiren en kuvvetli değerlerin başında geliyor.
Şefkat diyince akla ilk gelen örnekler şunlar: Bireyin kendisine gösterdiği şefkat, annenin çocuğuna gösterdiği şefkat, öğretmenin öğrenciye gösterdiği şefkat, gencin yaşlıya gösterdiği şefkat. Bu ilişkiler ve daha niceleri şefkat değeri üzerine kurulu. Ancak bu ilişkiler içerisinde öyle ince bir çizgi var ki bu çizginin ötesine geçildiğinde şefkat yok oluyor ve yerini “anaç tavuk”luğa bırakıyor.
Çoğu zaman duyarız:
“Saçımı süpürge ettim ama yaranamadım.”
“Yeter ki çocuğum mutlu olsun, bu bana yeter.”
Bu cümleler başlangıçta şefkat cümleleri gibi görünse de içleri fütursuz bir sorumluluk ve kurbanlaştırılmış bir benlikle dolu. Kendini hiçe saymak ve bunun için karşıdakini suçlamak var bu cümlelerin özünde.
Özellikle biz ve bize benzer toplumlarda (Latin Amerika gibi), şefkat göstermek ile anaç tavuk olmak tamamen birbirine karıştırılıyor. Bu kültürlerde şefkatli olmak eşittir kendini karşındakine adamak ve kendi benliğini yok saymak olarak algılanıyor. Ne zaman 7-8 yaşına gelmiş çocuğunun hala ayakkabısını bağlayan, ceketini giydiren, ağzına yemeğini veren bir anne görsem (ki etrafımızda bolca var) aklıma ilk gelen soru şu oluyor: Bu kadının yapacağı daha işe yarar bir şey yok mu acaba??
Hatırlayalım. İnsan ancak kendisinde olanı başkasına verebilir. Dolayısıyla etrafımızdakilere şefkat verebilmek için öncelikle kendimize şefkat göstermemiz gerekiyor.
Geçenlerde profesyonel koçluk verdiğim müşterilerimden biri, yaşamındaki disiplinsizlik ile başa çıkamadığından ve yaptığı planlara sadık kalamadığı için hiç bir hedefini gerçekleştiremediğinden yakınarak görüşmemize geldi. Davranışlarının altında yatan sebepleri irdeleyince fark etti ki asıl yaptığı şey; planlarını hayata geçirmeye kalkıştığında canının istemediği veya kendisine meşakkatli gelen konulardan, “kendisine şefkat göstermek” adına kaçmak. Yani kendisine “anaç tavukluk” yaptığını fark etti...
Şefkat, bireyin öncelikle kendisine sunması gereken bir şey. Hem kendimiz hem etrafımızdaki insanlar, her zaman ELİMİZDEN GELENİN EN İYİSİNİ yapıyoruz. Şefkat, ancak bu cümleyi kabul ettikten sonra geliyor. Bu inancı tesis etmenin yolu, kendini ve başkalarını yargılamayı vazgeçmekten geçiyor. Önce kendimize ve başkalarına, şimdiye kadar yapılanlar için kocaman bir AFERİN demekten geçiyor. Saçını süpürge ederek veya başkasının mutluluğunun sonucu olarak şefkat elde edemeyeceğiniz kesin. Şefkat, kendinize gösterdiğiniz oranda etrafınızdakiler tarafından da size gösterilecektir.
“Şefkat, zekayı aydınlatmakla kalmaz, kalbi de ısıtır.” Alphonse de La Martine
Şefkatle kalın,