Sevginin En Eksik Hali: Kendime

Hayatın bana öğrettiği en büyük hakikat şu oldu: Ölümü düşündüğümde, kimseye kırgın ya da pişman olmadığımı fark ettim. Çünkü herkese sevgimi, şefkatimi, ilgimi, iyi niyetimi fazlasıyla verişim. Hiç kimseden esirgememişim içimdeki ışığı. Kimseye gönül borcum yok; kimsenin kalbini kırmadım, kimseye kötü davranmadım; kimsenin gönlünde kötü bir his bırakmadım, bilakis iyi de anılıyorum.

Ama işin acı tarafı şu ki; kendimden esirgemişim en çok. Herkesi kendimden çok sevmişim. Herkese kendimden fazla değer vermişim. Yorgunluğumu, kırgınlığımı, ihtiyaçlarımı hep ikinci plana atmışım. Öncelik hep karşı tarafın derdinde, huzurunda imiş. Bir tek kendime karşı cimri davranmışım; en çok ben kalmışım sevgisiz.

Şimdi içimdeki en derin pişmanlığı görüyorum: Kendimi ihmal etmişim.

Sevgili ‘’ben’’, senden özür dilerim. Seni hep geri plana attım, hep başkalarının mutluluğunu kendi huzurumun önüne koydum. Oysa sen de en az onlar kadar sevgiyi, şefkati, anlayışı hak ediyordun.

Bugün sana söz veriyorum; artık sevgimden payını ilk sen alacaksın. Çünkü ben iyi oldukça, ben mutlu oldukça başkalarına vereceğim sevgi de çoğalacak. Kendime verdiğim değer, herkese daha temiz, daha saf bir şekilde yansıyacak.
Kendi kalbime dokunmayı, kendi sesimi duymayı, kendi yaralarımı sarmayı öğreniyorum. Geç kaldığım bir buluşma bu belki, ama en kıymetlisi.

Ve anlıyorum ki; başkalarını sevmek, kendini sevmeyi öğrendiğinde daha gerçek, daha sonsuz oluyor.

Çünkü insan en çok kendine sarılmayı öğrenince, hayatın bütün yaraları hafifliyor. Ve belki de aşkın en büyüğü; dışarıda birini bulmak değil, yıllarca ihmal ettiğin kendine yeniden kavuşmak oluyor. O kavuşmada öyle bir huzur var ki; insan, sonunda kendi kalbinde yuvasını buluyor.