Çünkü mesele yalnızca birilerini takip etmek ya da etmemenin ötesindedir. Mesele, yanındaki insana ‘’sen bana yetmiyorsun’’ mesajını çaktırmadan vermektir.
Bugün ‘’takip’’le başlayan bu davranış yarın ‘’mesaj’’a, ertesi gün ‘’buluşma’’ya döner. Ve siz bir şey dediğinizde ‘’abartıyorsun’’, sadece ‘’arkadaş’’, veya ‘’ben bir şey yapmıyorum!’’ cümleleriyle küçümsenirsiniz. Hatta dalga geçilirsiniz. Siz incinirsiniz, o gülmeye devam eder. İşte o kahkahalar, aslında ilişkinin kalbine çakılan çivilerdir.
Bir ilişki emek ister, özen ister, sadakat ister. Siz yanınızdaki insana güvenmek istersiniz, ama o güveni her yeni eklenen kişiyle paramparça eder. Sonra da utanmadan, sıkılmadan gülümser.
Fakat şunu unutmayın: hayatta her şeyin bir hesabı vardır. İnsan kalbi hafife alınmaz. Kalbiyle oynadığınız kişi bir gün gider ve işte o zaman gülüşünüz kursağınızda kalır.
Çünkü hayatta bir kural vardır: Son gülen, iyi güler.
‘’Unutma, başkalarının yüzüne attığın gülücükler bir gün kendi yalnızlığının mezar taşına kazınacak.’’