SÜRÜ DAVRANIŞLARI

Modern toplum, bireysel özgürlüklerin ve rasyonel düşüncenin yüceltildiği bir çağda yaşadığını düşünür. Ancak toplumsal davranışların arka planına bakıldığında, insanın binlerce yıl öncesine dayanan içgüdüsel yönlerinin hâlâ baskın olduğu görülür. Bu yönlerden biri de “sürü davranışı” ya da “kolektif yönelim” olarak tanımlanan, bireylerin çoğunluğun kararına uymaya meyilli olma eğilimidir. Günümüzde bu kavram yalnızca hayvan sürülerinin değil, toplumların, piyasaların ve dijital ağların da temel dinamiklerinden biri hâline gelmiştir.

Sürü psikolojisinin kökeni: Evrimsel bir refleks

İnsan davranışlarının büyük bölümü sosyal çevreyle etkileşim içinde şekillenir. Evrimsel açıdan bakıldığında, atalarımızın yaşamı “birlikte hayatta kalma” ilkesine dayanıyordu. Avcılardan korunmak, yiyecek bulmak, yeni alanlara göç etmek gibi süreçlerde grup içinde kalmak güvenliği artırıyordu. Bu nedenle, sürüye uyum göstermek yalnızca sosyal bir alışkanlık değil, biyolojik bir gereklilikti.

Bugün bile beyin, çoğunluğun davranışına uyum sağladığında “ödül sistemini harekete geçirir; birey kendisini güvende hisseder. Ancak bu içgüdü, modern dünyanın karmaşık yapısında, bazen sağduyunun ve eleştirel düşüncenin önüne geçebilmektedir. Sosyal medyada yayılan yalan haberlerin kısa sürede milyonlarca kişiye ulaşması, yatırım piyasalarında panik satışlarının yaşanması veya tüketim alışkanlıklarının bir anda yön değiştirmesi bu sürü refleksinin güncel örnekleridir.

Sosyal baskı ve konformizm: Kalabalığın aklı mı, akılsızlığı mı?

Sürü davranışı, bireyin özgün karar alma kapasitesini sınırlayan bir baskı yaratır. Ünlü psikolog Solomon Asch’in 1950’lerde yaptığı deneyler, bu durumun çarpıcı bir kanıtıdır. Deneklere çok basit bir görsel test uygulanmış, ancak grubun büyük çoğunluğu bilinçli olarak yanlış cevabı vermiştir. Sonuçta, katılımcıların %75’i doğru cevabı bildiği hâlde grubun hatalı kararına uymuştur.

Bu deney, sosyal baskının birey üzerinde ne kadar güçlü olduğunu göstermiştir. İnsan, dışlanma korkusuyla düşüncesini bastırabilir, hatta gerçeklik algısını geçici olarak değiştirebilir. Toplumsal olaylarda, protestolarda ya da finansal krizlerde gözlenen “kolektif panik” ya da “topluca hareket etme” eğilimi bu psikolojik mekanizmanın ürünüdür. Kalabalık içinde birey, kendi kimliğini bir süreliğine kaybederek “grup bilinci” adı verilen anonim bir kimliğe bürünür.

Ekonomik ve finansal alanda sürü davranışı

Ekonomi literatüründe de “herd behavior” yani sürü davranışı kavramı giderek önem kazanmıştır. Özellikle finans piyasalarında yatırımcıların rasyonel analizden çok, birbirlerinin davranışlarını taklit ederek hareket etmesi piyasaları istikrarsızlaştırabilir.

Örneğin bir hisse senedinin değeri hakkında söylentiler çıktığında, bazı yatırımcıların satışa yönelmesi diğerlerini de aynı yönde hareket etmeye iter. Bu durumda, ekonomik temeller değişmemiş olsa bile fiyatlar düşer; çünkü bireyler çoğunluğun yanlış olduğuna inanmak yerine “yanılacaksak hep birlikte yanılalım” düşüncesine sığınır.
Benzer biçimde, kripto para piyasalarında da sürü psikolojisi açıkça görülür. Sosyal medyada yayılan bir söylenti, yatırımcıların kısa sürede aynı yönde alım-satım yapmasına neden olabilir. Bu tür hareketler, piyasalarda “balon” ya da “çöküş” dönemlerinin oluşmasında kritik bir rol oynar.

Sosyal medyanın etkisi: Dijital sürüler çağı

21.yüzyıl, sürü davranışının dijital biçimini doğurmuştur. Sosyal medya platformları, bireyleri sürekli etkileşim hâlinde tutarak, düşünce biçimlerini ve davranış kalıplarını benzer yönlerde şekillendirmektedir. Algoritmalar, kullanıcılara kendi görüşlerini doğrulayan içerikleri daha fazla göstererek bir “onay balonu” yaratır.

Bu durum, farklı düşünen bireylerin giderek azaldığı, kutuplaşmış toplumsal alanların oluşmasına zemin hazırlar. Artık insanlar bir konuda ne düşüneceklerine kendi deneyimleriyle değil, “trend olanın” yönüyle karar verir hâle gelmiştir. Dijital ortamda beğeniler, paylaşımlar ve yorumlar bir tür sürü sinyali olarak işlev görmektedir.

Sürü davranışının yönetilebilir gücü

Sürü psikolojisi genellikle olumsuz çağrışımlar uyandırsa da bu dinamiğin pozitif biçimde yönetilmesi mümkündür. Kamu politikalarında, kriz dönemlerinde ya da toplumsal kampanyalarda bu eğilim, toplum yararına yönlendirilebilir. Örneğin pandemi döneminde “evde kal” veya “maske tak” gibi kampanyalar, geniş kitlelerin ortak davranış kalıpları geliştirmesini sağlamıştır.

Benzer şekilde, çevre koruma bilincinin artması veya sosyal dayanışma hareketlerinin büyümesi de yine sürü etkisinin olumlu biçimlerine örnektir. Buradaki fark, yönlendirici mesajların etik temeller üzerine inşa edilmesi ve bireyin eleştirel düşünme kapasitesini bastırmak yerine desteklemesidir.

Sonuç: Bireysellik ile kolektiflik arasında denge

Sürü davranışları, insan doğasının kaçınılmaz bir parçasıdır. Birey, toplumun bir üyesi olarak çevresinden etkilenir; ancak bu etki bilinçli farkındalıkla yönetildiğinde, kolektif enerji yapıcı bir güce dönüşebilir.

Toplumun sağlıklı ilerleyebilmesi için bireylerin hem kendi düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi hem de ortak aklın faydasını gözetmesi gerekir. Eleştirel düşünceyle desteklenmiş bir kolektif bilinç, sürü davranışını kör taklitten çıkarıp, dayanışmacı bir dönüşüm aracına dönüştürebilir.

Sonuçta mesele, sürünün içinde olup olmamak değil, hangi yöne gittiğini fark edebilmektir. İnsan, kendi kararlarını alırken toplumsal etkiyi tanımalı, fakat onun esiri olmamalıdır. Çünkü özgür bireyler olmadan bilinçli toplumlar kurulamaz; bilinçli toplumlar olmadan da sürüler yönünü bulamaz.

ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar