TÜKETİCİ FİYATLARINA ZİNCİRLEME ETKİ

Günümüz ekonomilerinde fiyat hareketlerinin yalnızca tek bir alanda kalmadığı, aksine birbirini besleyen ve çoğu zaman domino etkisi yaratan bir yapıya sahip olduğu sıkça gözlemleniyor. Bu durumun en belirgin örneklerinden biri, “tüketici fiyatlarına zincirleme etki” olarak tanımlanabilecek olgudur. Üretim maliyetlerinden döviz kuruna, enerji fiyatlarından lojistik giderlerine kadar pek çok unsurun birbirini tetikleyerek nihai tüketici fiyatlarını yükseltmesi, son yıllarda hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde belirgin biçimde hissedilmektedir. Türkiye de bu küresel dinamiklerin dışında değildir; hatta döviz oynaklığı, enerji ithalatına bağımlılık ve arz zinciri kırılganlığı gibi yapısal etkenler, fiyat zincirinin halkalarını daha da hassas hale getirmiştir.

Maliyet Zincirinin İlk Halkası: Üretim Girdileri

Tüketici fiyatlarındaki artışın başlangıç noktası genellikle üretim maliyetleridir. Bir işletmenin ürün üretirken kullandığı enerji, ham madde, iş gücü ve finansman maliyetleri, satış fiyatının temelini oluşturur. Örneğin, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki artış, yalnızca sanayiciyi değil, nihai tüketiciyi de etkiler; çünkü üretim bandında artan enerji maliyeti, ürünün raf fiyatına yansır. Aynı şekilde, tarımda kullanılan gübre, mazot ve tohum gibi girdilerdeki fiyat artışları, bir süre sonra gıda enflasyonuna dönüşür.

Bu etki kısa vadede genellikle “üretici fiyat endeksi (ÜFE)” artışıyla kendini gösterir. ÜFE’deki artış bir süre sonra “tüketici fiyat endeksi (TÜFE)”ne yansır. Aradaki fark, yani üreticiden tüketiciye geçiş süreci, ekonominin fiyat aktarım mekanizmasının gücünü belirler. Türkiye’de yapılan pek çok akademik çalışma, ÜFE-TÜFE geçişkenliğinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, üretici maliyetlerindeki artışlar, belirli bir zaman gecikmesiyle doğrudan tüketiciye yansımaktadır.

Enerji Fiyatları: Zincirlemenin En Kritik Halkası

Enerji fiyatları, zincirleme etkinin en belirgin tetikleyicilerinden biridir. Petrol, doğalgaz ve elektrik maliyetlerindeki dalgalanmalar yalnızca sanayi üretimini değil, taşımacılıktan ısınmaya, tarımdan hizmet sektörüne kadar geniş bir alanı etkiler. WTI ve Brent petrol fiyatlarındaki artış, nakliye giderlerini yükseltir; bu da hem üreticiye hem de perakendeciye ek maliyet olarak döner. Sonuçta, bu maliyet zincirinin son halkasında yer alan tüketici, akaryakıt, ulaşım, gıda ve hatta konut fiyatlarında hissedilir bir artışla karşılaşır.

Türkiye gibi enerji ithalatına bağımlı ekonomilerde bu zincir etkisi daha belirgindir. Çünkü enerji fiyatlarındaki artış, sadece iç talep dinamiklerinden değil, küresel piyasalardaki arz-talep dengesinden ve döviz kuru hareketlerinden de etkilenir. Örneğin, doların Türk lirası karşısında değer kazanması, ithal enerji maliyetlerini artırarak iç piyasadaki fiyatlara doğrudan yansır. Bu nedenle enerji fiyatlarındaki bir artış, yalnızca bir sektörün değil, ekonominin tamamının fiyat yapısını etkileyen zincirleme bir dalga yaratır.

Lojistik ve Dağıtım Kanalları: Sessiz Ama Güçlü Etki

Fiyatların tüketiciye ulaşmasında önemli bir paya sahip olan bir diğer unsur, lojistik maliyetleridir. Küresel ticaret zincirlerinde yaşanan aksaklıklar, pandemi sonrası dönemde olduğu gibi, taşıma ve navlun maliyetlerini artırarak ürünlerin nihai fiyatını yükseltmiştir. Özellikle gıda ve dayanıklı tüketim mallarında lojistik giderler, ürün fiyatının %15-20’sine kadar çıkabilmektedir.

Buna ek olarak, iç piyasadaki dağıtım ve perakende zincirleri de fiyatların artışında belirleyici rol oynar. Büyük zincir marketlerin uyguladığı fiyat politikaları, arz sıkıntıları ve stok yönetim stratejileri, zaman zaman fiyat dalgalanmalarını büyütebilir. Örneğin, bir üründe yaşanan geçici arz sıkıntısı, toptan satış fiyatlarını artırır; bu artış, kısa sürede raf fiyatlarına yansır ve zincirleme etki halkası tamamlanır.

Kur Geçişkenliği ve Psikolojik Fiyatlama Davranışı

Zincirleme etkinin bir başka yönü de döviz kurlarındaki hareketliliktir. Türkiye’de üretimin önemli bir bölümü ithal ara malına ve hammaddeye dayanır. Döviz kurundaki artış, bu ithal girdilerin maliyetini yükselterek üretici fiyatlarına baskı yapar. Özellikle elektronik, otomotiv ve kimya gibi sektörlerde bu etki çok hızlı hissedilir.
Ancak fiyat zinciri yalnızca maliyetlerle sınırlı değildir; psikolojik fiyatlama davranışları da zincirleme etkiyi güçlendirir.

Firmalar, dövizdeki artışların devam edeceği beklentisiyle, henüz maliyetleri artmadan bile fiyatlarını yükseltebilirler. Bu durum, “beklentiler kanalı” yoluyla fiyatların kalıcı şekilde yüksek seyretmesine yol açar. Yani, ekonomik aktörlerin davranışları da zincirleme etkinin bir parçasıdır.

Kamu Politikalarının Rolü ve Fiyat İstikrarı Arayışı

Tüketici fiyatlarına zincirleme etkinin kontrol altına alınabilmesi için para, maliye ve gelirler politikalarının uyum içinde yürütülmesi gereklidir. Merkez bankasının faiz politikasıyla fiyat istikrarını hedeflemesi, kamu maliyesinin fiyat baskısını artıracak harcama politikalarından kaçınması ve ücret artışlarının üretkenlik artışıyla dengelenmesi bu zincirin kırılmasında kritik öneme sahiptir.

Ayrıca enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan geçici artışların kalıcı hale gelmemesi için stratejik stok yönetimi ve yerli üretimin desteklenmesi gerekir. Türkiye’nin son yıllarda uyguladığı enerji arz güvenliği politikaları, yenilenebilir enerji yatırımları ve tarımsal üretimi destekleyen projeler, bu açıdan zincirleme etkiyi hafifletme potansiyeline sahiptir. Ancak bu politikaların etkili olabilmesi için fiyat artışlarının neden olduğu beklenti kanalı da dikkatle yönetilmelidir.

Sonuç: Görünmeyen Zincirleri Kırmak

Tüketici fiyatlarındaki zincirleme etki, modern ekonomilerin en karmaşık sorunlarından biridir. Bir sektördeki maliyet artışı, diğer sektörleri besleyerek toplumun tüm kesimlerini etkiler. Bu etkiyi kırmanın yolu, yalnızca fiyatların kontrol altına alınmasından değil, aynı zamanda ekonomideki yapısal bağımlılıkların azaltılmasından geçmektedir.

Küresel ölçekte enerji, gıda ve lojistik piyasalarındaki kırılganlıklar sürdükçe, zincirleme fiyat etkileri kaçınılmaz olarak varlığını koruyacaktır. Ancak akılcı ekonomi yönetimi, etkin denetim mekanizmaları ve üretim odaklı büyüme stratejileriyle, bu zincirlerin halkaları zayıflatılabilir. Türkiye’nin önünde, enflasyonla mücadele kadar, fiyat istikrarını kalıcı hale getirme sorumluluğu da bulunmaktadır. Çünkü nihayetinde, tüketici fiyatlarındaki her bir artış, toplumun refah düzeyine doğrudan dokunan görünmeyen bir zincirin halkasıdır.

ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar