TÜM ANNE VE BABALAR BU YAZIYI MUTLAKA OKUMALI !

Düşün

Evimde misafir odası yok. Evin her yerinde eşim kızım ve ben yaşıyoruz.

Misafir için ayırdığım yemek takımlarım, çakal kaşık takımlarım da yok.

En iyileriyle kendimiz yiyoruz. Misafir gelirse onlara da çıkarıyoruz bizimkilerin aynısından.

Biri evime geldiğinde evim dağınıksa panik de olmuyorum ben.

Evimi değil beni görmeye geliyor benim sevdiklerim, sevenlerim...

Bu yüzden ev dağıldı diye kızmam oğluma beraber dağıtıyor beraber topluyoruz.

Şimdiye kadar çıkmayan tek bir leke olmadı yaptığımız faaliyetlerde.

Hiç bir ev işi "anneee" diye seslenen kızımdan daha önemli olmadı benim için.

Hiç bir zaman kızmadım büyükler sohbet ederken araya girip fikrini söyledi diye.

Dinlemeyen büyükleri ikaz ettim aksine "kızım size bir şey söylüyor" diye.

Evimde mutluluktan daha fazla önemsediğim hiç bir şey yok benim.

Bu yüzden beni mutsuz etmeye çalışan insanların ne söyledikleriyle de ilgilenmiyorum.

Hayatıma kattığım insanları da böyle insanlardan seçmeye çalışıyorum.

Ailemin huzuru 3 numaralı komşumun evimle ya da kızımla ilgili ne düşündüğünden çok daha önemli.

Bu kadar üzüp kasmayın kendinizi insanlar için.

Şu ne der bu ne der diye düşünmeyin, ev kirlenir, üzeri kirlenir diye engellemeyin çocuklarınızı ne olur.

Geri getiremeyeceğiniz tek şey onların bu yaşları olacak.

Çılgın annenin dünyası - Suna SUBAŞI

**

H

Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar

bırakılmasaydı eğer.

 

Dayanılması o kadar da zor değildir,

büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

 

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

 

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

 

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

 

Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

 

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı

belki de,

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

 

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece

sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

 

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır

yaralamasaydı eğer.

 

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

 

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

 

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

 

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

 

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

 

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

 

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

 

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

 

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

 

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

 

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir

ayrılık gizlendiğine

belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci

dereceden failidir"

denmeseydi eğer.

 

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

 

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle

avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

 

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini

tutmak isterse...

 

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim

uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık

etmiş olmasalardı eğer!!

 Kim Özlerdi Avuç İçlerinin Kokusunu

Can Yücel

 

**

Gülümse

 

Aklıma Girsin Diye

 

Temel, yarın ki sınav için kopya hazırlıyordu. Babası sordu:

“Bu nasil yazi ula böyle, karinca cibi?”

Ne yapsın Temel, kopya hazırlıyorum diyemez ki. Önce heyecanlandı korktu. Sonra:

“Büyük yazarsam aklimda kalmiyii, küçük yazayrum ki, aklıma cirsun da”

//

Kukağına küpe olsun

Ey dost!

Derdin ne olursa olsun umudun her zaman Allah olsun.."

Hz. Mevlana